İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kendi Hikâyesini Yazanlarda Bugün: İçli Bir Çubuk Kraker


Adana’da güneşli bir kış günü. Öğlenciyim. Okula gitmeden önce mahallenin kaldırımına oturmuş elimdeki bir taşla kumda şekiller çiziyorum. Kulağım hemen yanı başımda sohbet eden ikilide: babaannem ve komşusu İsmet teyze. Bu sefer babalarından bahsediyorlar; savaştan, yoksulluktan, arpa buğday bulamamaktan, bense duyduklarımı zihnimde görüntüleştirmekle meşgulüm.

Adana’dan 3000 km ötede yağmurlu bir gün. Öğleden sonra okuldan gelecek oğlumu beklerken bir kitap okuyorum. Bir an durup düşüncelere dalıyorum. Beni daha ilk sayfalarından çocukluğuma ışınlayan satırlar Çiğdem Sezer’e ait, İçli Bir Çubuk Kraker’in hikâyesi. Babaannesi ve komşusu Hafize Teyze’nin sohbetlerine tünediği ağaç tepesinden kulak misafiri olan Nurgül’le bağlar örülmeye başlıyor aramızda.

İlerleyen sayfalarda Şahika Hanım Teyze, Bedir ve diğerleri de ekleniyor maceraya. Birlikte mahalle aralarına, okul sıralarına, büyürken geçtiğimiz yollara yeniden savruluyoruz. Titrek bir güvenle inşa edilen arkadaşlıklar, insana öfkeden başka şey bırakmayan zorbalıklar, çocuk gözünde olduğundan büyük görünen gizemler, çocuk kalbinde daha da derine inen hisler… İnsan çocukluğunun sıcacık bir gününe gitmesin de ne yapsın bu kitabı okurken? Ben de Nurgül’ün, ince uzun bir kız çocuğunun hikayesine akıveriyorum kelimeler üstünden.

Şairane anlatımını zahmetsizce çocuk romanlarına aktarabilen bir yazar Çiğdem Sezer, Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan son romanı İçli Bir Çubuk Kraker’de de bu etkisini koruyor. Kayıpları, zayıflıkları, güçlü yanları, umudu ve yardımlaşmayı ruhun en hassas yerinden, çocukların gözünden, onların kalpleriyle hissetmemizi sağlıyor. Bir yandan da meslek seçimi konusunu “kendi hikâyeni yaz” mottosuyla ince ince işliyor.

Çocukluk anıları kiminin cebinden çıkarıvereceği mendiller gibidir, kimine göreyse geçmiş günün tozlarına karışmış irili ufaklı eskilik halleri. Ne kadarını hatırlıyor olursak olalım, anılardan ruhumuza işleyen hisler hepimizde bakidir. Olayı değil ama yaşattığı hissi hatırlarız mesela. O hislerin bize aldırdığı kararları, seçtiğimiz yolları görürüz. Alışkanlığa dönüşmüş hallerimiz, en iyi arkadaşlarımız nereden geliyor; dünyadan ne gördük, ona ne bırakacağız? Dünyadaki yerimizi nasıl bulacağız? İşte Nurgül, Bedir ve Şahika Hanım Teyze’nin kesişen yolları bana bu hisleri bıraktı. Hikâyenin geri kalanı ise eğlenceli mahalle halleri. Bazı sahnelerde tekrardan Adana’daki o kız çocuğuydum sanki. Ne güzeldi bugünle dün arasında salınıvermek; kayıpları kalpte bir sızıyla, kazançları hafif bir minnetle hatırlamak. Bu bir yerinden tanıdık kısacık roman, eminim her okuyanın kalbine dokunacak.

Bu hikâye, kalbimizi ısıtan tüm anılara… Sevgiyi hissettiğimiz ne varsa onun peşine düşelim inatla. Bence hepimizin parladığı yer oralarda. İyi okumalar herkese.

Yaşasın çocuk kitapları.

Yazan: Çiğdem Yalman Kopan


İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir