İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İşaretlerin Dansı: Parmaklar Konuşur, Kalpler Birleşir


Bazı hikâyeler vardır, hem gözlerimizle hem kalbimizle okuruz. Çocuk edebiyatı ürünü ya da yetişkinlere yönelik olması da fark etmez üstelik. Hatta öyle ki bazen bir çocuk kitabı biz yetişkinlere çok şey hatırlatır. Şu kalabalık dünyamızda, yetişkinler olarak göremediklerimizi, görsek de yaşam telaşımızdan ötürü yok saydıklarımızı gösterir bize. Çocuktan al haberi deriz ya, aslında ne kadar büyüsek de çocuk saflığında hikâyelerde buluruz yolumuzu.

Evreka Çocuk Yayınlarından çıkan İşaretlerin Dansı da benim için böyle bir kitap.

Emine Kıvcı Biçim’in ikinci eseri olan bu çocuk kitabı, künyesine baktığımızda bize ilkokul çocuklarına hitap ettiğini söylüyor. İlkokul çağı çocukları için hem eğlenceli hem de merak uyandırıcı bir hikâye çünkü. Ama biraz derinine indiğimizde görüyoruz ki hikâyenin kahramanı çocuklar bizim koskoca(!) insanlar olarak başaramadıklarımızı başarıyor, farklılıkları güzelliklerle kucaklıyor ve birbirlerini geliştiriyorlar. Şimdi kim iddia edebilir, böylesi bir çocuk kitabının yetişkinlere de örnek olmayacağını?

Hikâyemizin ana karakteri Hilal, sınıflarına yeni gelen işitme engelli arkadaşı Aslı ile daha ilk günden iletişim kurmanın yolunu arıyor. Arkadaşıyla konuşmaya çalışırken aynı zamanda aklında bir sürü soru işareti de beliriyor doğal olarak. Nasıl konuşacak Aslı’yla? Bağırsa duyar mı ki arkadaşı onu? Kulağındaki o cihaz da ne? Peki bu engel durumu herkeste doğuştan mı?

Hilal bu soruların cevaplarını tam da olması gereken şekilde, işin uzmanından alıyor. Sadece Hilal mi? Bütün sınıf neler neler öğreniyor… Sınıfta gün gün ilerlettikleri çalışmalarla artık hem tüm arkadaşları Aslı ile iletişim kurabilir hale geliyor hem de dayanışmalarının gücü bütün okulu, öğretmenleri ve aileleri etkiliyor. Hilal ve arkadaşlarının işitme engeline dair farkındalıklı ve eğlenceli öğrenme süreçleri çocuk okurların ilgisini fazlasıyla çekecek düzeyde.

Yazar Emine Kıvcı Biçim, sessiz dünyanın tam ortasında büyümüş, annesi ve babası işitme engelli olan bir İşaret Dili Eğitmeni. Geçtiğimiz yıllarda basılan ilk kitabı Nevvah’ta, çocukluktan yetişkinliğe giden süreçte işitme engelli kişilerin karşılaştığı tüm zorlukları yarı kurgu yarı gerçek bir eserle okurlara sunmuştu. Şimdi bu ikinci kitabında ise insanın ana vatanına, çocukluğuna odaklanıyor.

İşaretlerin Dansı şunu söylüyor bize satır aralarında: İşte bu kadar kolay aslında engelli bireylerin topluma kazandırılması. Bir çocuğun bakışı ve niyetiyle bakmayı bilelim yeter.

Ülkemizde işitme engeliyle ilgili farkındalık düzeyi her geçen gün artıyor. Artık neredeyse tüm okullarda kaynaştırma öğrencilerini görüyoruz. Hal böyleyken işaret dili eğitimlerini çok daha fazla önemsememiz gerek. Türk İşaret Dili’nin geçmişi yüzyıllar öncesine uzanıyor. Osmanlı döneminde, saray içinde sessiz bir iletişim biçimi olarak kullanıldığı biliniyor. Günümüzde gerek özel gerek devlet kurumlarında işaret dili eğitimi verilse de bu eğitimlerin ilkokullara kadar yaygınlaşması, zorunlu ders olarak müfredata girmesi birçok işitme engellinin hayatını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır. 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı Engelliler Kanunu, engellilerin haklarını korumaya ve farkındalık kazandırmaya yönelik önemli bir adım fakat pratikte katedilmesi gereken hâlâ çok yolumuz var.

İşaretlerin Dansı, gerçek olaylardan esinlenerek kurgulanmış bir eser. Benzer hikâyelerin okullarda yaşanması kaçınılmaz. Peki biz bu hikâyelerin ne tarafında duruyoruz? Ötekileştiren miyiz, herhangi bir engeli olduğunu fark ettiğimiz insandan uzaklaşan mıyız? Yoksa Hilâl gibi, “Ben onun için ne yapabilirim?” diye düşünen, dünyayı güzelleştiren tarafta mıyız?

Rengarenk kapağı, eğlenceli çizimleri ve heyecan verici konusu ile birçok çocuğa ilham olacak bir kitap İşaretlerin Dansı. Onlara farkındalık kazandıracak, sadece işitme engeli değil toplum içindeki birçok farklılıkta duyarlı olmayı öğretebilecek bir hikâye.

Tam ters taraftan bakarsak İşaretlerin Dansı’nı işitme engelli bir birey okuduğunda içi umutla dolacak belki de.

Hâlâ iyi insanların ve onların güzel evlatlarının var olduğuna dair umut veren, geleceğe dair çocuklarımıza güven duymamızı sağlayan bu kitabı tüm çocukların okumasını gönülden tavsiye ederim.

Pınar Taşcı


İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir