– Konuk Çocuk Yazar: Nahide Uzun –
Sabah yine erkenden kalkıp kahvaltımızı yaptık. Sofraya sessizlik hakimdi. Zaten ne zaman konuşacak olsalar hep derslerimin zayıf olmasından, çalışmadığımdan şikayet edip sonra da uzunca nasihat ederlerdi. Bu yüzden sessizlik hoşuma gidiyor artık.
İşe giderken beni okula bıraktılar. Benim için sıradan bir gün başlamıştı yine ta ki matematik dersine kadar…
Sınıfta pek fark edilmeyen ve derslerde ise vasat biriyim. Bu yüzden midir bilmem, hiç arkadaşım yok. Sınıfın genel durumu iyi olsa da ben epey gerilerden seyretmekteyim.
O gün Matematik öğretmenimiz sınıfa girdiğinde yüzünde gereksiz bir telaş vardı. Sınıfa bakıp sözlü yapacağını söyledi. Hiç beklenmedik anda gelen bu sözlü, huzursuz ruhumu daha da germeye yetmişti.
Tüm gözler üzerimdeydi sanki. Lambalar açılmış, sahneye çıkmış ve tüm repliklerini unutmuş bir tiyatro oyuncusu gibi hissediyordum kendimi. Belki de karanlığın içinde sahneye bakanlar alay ediyorlardı benimle.
Bu olumsuz duygulardan bir an önce sıyrılmalıydım. Kendime cesaret vermeye çalıştıkça işlerin benim için daha da zorlaştığının farkına varıyordum.
Öğretmen, arkadaşlarımı tek tek ayağa kaldırıyor ve onları sözlü yapıyordu. O an öğretmenimin yüzünün ışıklar saçmaya çalışan bir güneş gibi parladığını fark ettim. Yüzüme tutulan bu sarı ışık, sözlü sırasının bana geldiğini haber veriyordu.
Kalbim hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı. Bu sıra ne çabuk bana gelmişti böyle? Arkadaşlarımın üzerinde gezdirdiğim gözlerim tüm endişemi sınıfa hissettiriyordu.
Elim ayağım birbirine dolaşmış ve soruların hiçbirini yanıtlayamamıştım. Açıkçası bu durum beni pek şaşırtmadı. Tabii öğretmenimi ve arkadaşlarımı da. Öğretmenimin yüzündeki parıltısı yerini birden kara kara bulutlara bırakmıştı.
Onu ne kadar da seviyordum, üzülmesini istemiyordum ancak ne yapabilirdim ki ben böyleydim. Zil çaldığında sınıfta yalnız başıma kalakaldım.
Ağlamak istedim ama yapamadım. Bir an önce eve gitmek ve kendimle yüzleşmek istiyordum. Bu kez aynalarda değil ruhumda arayacaktım kaybettiğim inancımı. Eve doğru yol alırken yapmam gerekenleri birer birer geçirdim zihnimden.
Tabletimi elime aldım ve saatlerce nasıl başaracağımı araştırdım. Aradığım yanıt plan yapmak ve o plana uymaktı.
Eğlenmek için de zaman bulabileceğim bir plan hazırladım. Bu plana sadık kalacağıma kendi söz verdim ve sözümü tuttum. Bir hafta boyunca ders çalışıp kitap okudum tabii eğlenmeyi de asla ihmal etmedim.
Sonrası çok da zor olmadı. Bazen sıkılsam da vazgeçmedim. Karşılığını alacağım fırsat çıkageldi. Matematik yazılısına girerken ruhum endişeden arınmıştı. Tüm soruları cevaplayıp kağıdımı öğretmene uzatırken yüzümden yayılan tebessüm sınıfın içinde dolaştı durdu.
Sınav sonuçları açıklanırken de karne günü gelip okul birincisi ilan edilirken de hem mutlu hem de gururluydum. İnanarak ve çalışarak her şeyin başarılabileceğini öğrenmiştim artık. Minik bir devinim; tüm kapılarını açmıştı ruhumun, mimarı oluverdi yüzümden hiçbir zaman eksilmeyecek mutluluğumun.
Nahide Uzun hakkında;
12 yaşında. Ankara’da yaşıyor.
İlk yorum yapan siz olun