Dünya kaynaklarını sonsuzmuş gibi yok ettiğimiz bu günlerde bu kaynakların en önemlisi olan “su “ ile ilgili bir kitap bu. Suyun hayatımız için ne kadar önemli olduğunu tekrar tekrar hatırlatırken aynı zamanda susuzluk sorunu ile mücadele eden bir kız çocuğunun olgunlaşmasına tanıklık ediyoruz.
Hindistan denilince aklımıza bin bir çeşit baharatlara sahip olan ve farklı tanrılara inanan milyarlarca insanın yaşadığı bir ülke geliyor. Aynı zamanda uzun yıllar boyunca sömürgeci ülkeler altında ezilmiş bir ülke. Her ülkenin fakiri ve zengini olduğu gibi bu ülkede korkunç bir kast sistemi bulunmakta. Bu kast sisteminin en altında kalanlar, insan yerine dahi konulmayanlar. Hatta başka kasttan insanların bu insanlarla iletişim kurmaları dahi yasak. Bu durum son yıllarda bir nebze yıkılmaya, aşılmaya çalışılsa da devam ediyor.
Hikâyemizin kahramanı kast sisteminin altlarında olan fakir bir mahallenin çocuğu. Yaşam mücadelesinde tüm aile fertleri sabahtan akşama çalışmakta fakat onca harcanan emeklerinin karşılığında asla bir refah sürecine ulaşamamaktalar. Bu çabalarına bir de mahalle sakinleri olarak ortak kullandıkları çeşmelerinde, ip gibi akan ve saatlerce süren günlük su ihtiyaçlarını karşılayacak su sıralarını düşünün. Tabii bu da yetmez gibi akan suyun aynı zamanda kirli bir su olması ve kaynatılıp süzülüp tüketilmesi gerçeği.
Daha ne kadar zor süreçler olabilir diye düşünebilirsiniz ve bu susuzluk zaten büyük bir sorun iken daha büyük sorun mahalle çeşmeleri için ayrılan suyu bazı çetelerin tankerlerle çaldığı ve ihtiyacı olanlara para ile sattığı durumlar var. Bütün bu olup bitenlerin farkında olan kolluk kuvvetleri aldıkları sus payları ile sürece müdahale etmiyor tam tersi olan biteni görmezlikten geliyorlar.
Tüm bunların ortasında kalan bir kız çocuğu Minni. On iki yaşında ve ailesi tarafından sevilen bir çocuk olarak okulda olmayı çok seviyor. İleride büyüdüğünde ailesinin bu içine düştüğü fakirlik durumunu değiştirmek istiyor. Her şey yolunda ilerlerken annesinin hasta olması ve doktorun dinlenmesi gerektiğini söylemesi ile Minni’nin hayatı hiç beklemediği şekilde değişmeye başlıyor.
Daha öncesinde abisi ve yakın arkadaşları ile tanker hırsızlarını iş başında tesadüfen görmüş oluyorlar. Bu durum onları çok korkutuyor çünkü çete liderinin hiç korkusu yok. Para kazanmalarını engelleyecek herkesi öldürebilecek biri. Abisi ve arkadaşını yaşadıkları bölgenin çok uzağına gönderiyorlar. Bu abisi için yeni bir yaşamın dönüm noktası oluyor.
Hikâyemizin kahramanına dönersek on iki yaşında bir kız çocuğu olarak Minni artık annesinin işlerini devralması ve aynı zamanda okula gitmesi gerekiyor. Bu sürecin başında ilk fark ettiği; komşularının ve arkadaşının annesinin kendisini yalnız bırakmadığı. Dayanışmanın ve birlikteliğin gücünü küçük yaşında hissediyor kahramanımız.
Annesinin işlerinden biri, evlerinde istedikleri zaman suya erişebilen musluklarında bolca su akan zengin bir ailenin evinde temizlik yapması. Kendisi ile aynı yaşlarda evin kızı ile arkadaşlık kurması bile büyükanne tarafından yasaklanıyor. Minni bu sürecinde yaşamına, aile sevgisine, insanların para sahibi olması ile diğer kişileri hor görmesini uzun uzun düşünme fırsatı buluyor. Kendi gerçekliği değişirken yakın arkadaşına sadece kendisini anlatmasının aslında iyi bir şey olmadığını onunda halini hatırını sorması gerektiğini fark ederek arkadaşlığında olgunlaşıyor.
Emek kavramını yeniden sorgulatan bir kitap. Çünkü bütün gününüzü nefes almadan çabalayarak geçirip üstüne hor görülüyor olmak hiçbir insanın yaşamaması gereken bir durum. Bunu bazı çocuklar çok erken öğreniyor. Çocuklar için farklı koşullarda yaşayan çocukların hayatlarına tanıklık etmeleri ve insanın şans ve şanssızlık kavramları ile sorgulamasına zemin hazırlayan bir yaklaşımı var hikâyenin. Her istediğine sahip ama tek bir oyun arkadaşının olmaması, para ile sadece satın alınan mutluluk mu şanslılık ya da küçücük bir evde çile içinde yaşamalarına rağmen asla yalnız olmadıklarını bilmek mi şanslılık?
Sürdürebilirlik yaklaşımının tüm dünyada benimsendiği tüm kurumların bu alanda çalışmalar yürüttüğü günümüzde su ve emeğe karşı yaklaşımlarımızın yeniden üretilmesi gerekiyor. Su sadece halkların kullanımı ile yok edilmiyor. Onu doymak bilmez bir endüstriyel üretim sisteminin yok ettiğini unutmamak gerek.
Susuzluk; okuyucusuna çok şey anlatan, düşündürten, farklı yaşamlara göz attıran, iyinin ve kötünün yan yana olmasını gösteren, yokluğun bazen çok zenginlik olduğunu hissettiren, sevginin, şefkatin önemini vurgulayan oldukça akıcı bir kurguya sahip başarılı bir kitap. Çocukların ve yetişkinlerin keyifle okuyacakları bu kitap ile en kısa zamanda yollarının kesişmesi dileğiyle. Su hayattır ve su hepimizindir diyerek keyifli okumalar olsun…
Yazar: Varsha Bajaj
Çeviri: Anıl Ceren Altunkanat
Yayınevi: Beyaz Balina Yayınları
İnceleme: Songül Bozacı
İlk yorum yapan siz olun