İnceleme: Songül Bozacı
Çocukluğun sınırları var mıdır? Çocukluk dünyamızda her şey sadece hissettirdikleri ile var. Ne din ne ırk ne dil farkı hiçbir çocuğun diğer çocuğu ötekileştirmesi için gerekli bir zemini oluşturmaz. Bu farklar biz büyüklerde işliyor. Ama tabii ki ister istemez her çocuğa sirayet ediyor.
İnsanın dünya üzerinde bulduğu en korkunç şey savaş olsa gerek. Erkeklerin savaşı gibi gözüken ama savaş dönemlerinde en çok kadınların ve çocukların derinden etkilendiği bir süreç. Günümüzde anlam veremediğimiz savaşlar hali hazırda devam etmekte. Savaşın dengeleri ne kadar biz halkların dışında gelişse de savaş çarkları dönmeye başlayınca tüm halkları etkilemeye başlıyor.
Tam da böylesi bir dönemde tam da acısıyla tatlısıyla doğrusuyla yanlışıyla cumhuriyetimizin 100. Yılında çocuklara ve biz büyüklere mübadele sürecini oldukça yalın bir dil ile aktaran bir kitap yayınlandı. Yazarı, çizeri ve hatta yayınevi sahibinin mübadele sürecine tanıklık etmiş bir yakınına sahip olması kitaba ayrı bir anlam ve derinlik katıyor.
İki kız çocuğu aynı mahallenin biricik çocukları. Farklı kültürlere sahip iki ayrı evin çocukları. Oyunları bir, fakat dinleri farklı. Sözcükleri bir, fakat ana dilleri farklı. İkisi sadece çocuk ve ikisi çocukluğun en güzel zamanlarında en yakın arkadaş. Okulları farklı olsa da farklı zamanlarda farklı bayramları kutlasalar da bütün bu zamanları birlikte geçiriyorlar. Neden diye sorgulamadan, ötekileştirmeden biraradalığın getirdiği güzellikle büyümektelerken bir anda çıkan savaş ile yaşadıkları topraklardan devletlerin aldığı kararlar ve yaşayan halkın söz hakkı olmadan tüm yaşam alanlarını terk ediyorlar.
Ne gidenler tam mutlu, ne kalanlar tam mutlu. Dünya dönmeye devam etse de hep bir burukluk hep bir hasret kalıyor. Belki de mübadele insanlarının yaşadıkları en üzücü noktalardan biri bu. Savaş henüz kendilerine ulaşmamış iken, yaşam alanlarında mutlu iken, çocukluklarını, anılarını, ata topraklarını bırakmak zorunda kalmış olmaları yaşamları boyunca yüreklerinde kabullendikleri bir durum olmamıştır.
Yazarı çok yalın bir dille bütün bu süreci empati kurabilen her okuyucuya derin hislerle aktarabiliyor. Desenlerin sade ve yalınlığı ama bir o kadar o dönemin insanlarına tanıklık ettiren detayları ile görsellik ve hikâye uyumunu sağlıyor.
Ülke sınırları var oldukça savaşlardan kaçan mülteciler, yeni yaşam koşullarına kavuşmak isteyen göçmenler her daim olacaktır. Mübadale sürecini yaşamış olanlar bu iki kategoriyi hem taşıyor hem taşımıyor. Başka bir sürecin insanları olduğunu Kumru ve Kikiça’nın hikâyeleri ile çocuklar öğrenebiliyorlar.
Ülkemizde ve dünyada yaşanan birçok mülteci ve göçmenliğe şahitlik ediyor olsak da bu konuda yazılan kitapların çok azı olayı romantizme götürmeden süreci aktarabiliyor. Edebiyat sanırım tam da böylesi kitaplarda kendini gösteriyor.
Savaşın ve onun getirdiklerinin neler olduğunu unutmamak için böylesi kitapları yazan böylesi konuları dert eden iyi ki yazarlar var. Yalın bir anlatımla oldukça derin duygular taşıyan bu kitabı umarım her okul kütüphanesine ve sınıflarına taşır. Sürece tanıklık etmiş tüm mübadele insanları için güzel ve anlamlı bir kitap olmuş.. Barış dolu yarınlarda tüm çocuklara ulaşması dileğiyle…
Yazar: Döndü İçöz
Çizer: Burak Akbay
Yayınevi: Kumdan Kale Yayınları
İnceleme: Songül Bozacı
İlk yorum yapan siz olun