Yaratıcısı ve senaristi olduğu Niloya, Maceracı Yüzgeçler, Elif ve Arkadaşları, Eymen ile Çimen gibi birçok çizgi film çocuklar tarafından çok seviliyor. Çizgi film dünyasına yeni eserler katmak amacıyla kurduğu arzudemirelstudyo.com ile de üretmeye devam eden Arzu Demirel ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Arzu Hanım merhaba. Çocuklara yönelik çizgi film projeleri yapmaya nasıl başladınız?
Aslında bu çok uzun bir öykü… Çok küçük yaşlardan beri hep hikayeler yazıyordum. Tiyayro oyunları yazıyor hatta yönetip oynuyordum. Miyazaki hayranıydım. Çizgi film yapmayı çok istiyordum. Ama o zamanlar bunu yapabileceğim ne bir kanal ne bir yapımcı vardı. Yine projeler üretip, senaryolar yazıp duruyordum. Sonra 2008 yılında TRT Çocuk açıldı. Tiyatroyu bitirmiş ama reklam ajanslarında reklam yazarı olarak çalışıyordum. TRT Çocuk kanalına proje sunmanın yollarını aradım durdum. Tüm reklamcı arkadaşlarıma sürekli eğlenceli öykülerle birlikte yapımcı aradığımdan kanala ulaşmanın bir yolunu aradığımdan bahsedip duruyordum. Bir gün bir yapımcıyla birlikte kanala gittim. Müthiş eğlenceli olduğuna inandığım bir projeyle başvurdum. Ama projem reddedildi. Yılmadım başka projeler de ürettim. Ama olmadı. Sonra kanalın yapmayı istediği bir projeyle yapımcı bana geldi. Bu işin senaryosunu yazar mısın dedi ben de kabul ettim. Arda ve Ceren ile Alfabe ilk işimdi. Hem animasyon sanatını öğrendiğim, hem kendimi geliştirdiğim bir süreç oldu. İşte böyle başladım.
“Niloya” nasıl ortaya çıktı ve ilham kaynakları nelerdi?
Niloya benim hem defterime yazdığım, öykülerini biriktirdiğim, öyküleriyle birlikte aşama aşama dünyasını oluşturduğum bir projeydi. Çok fazla ilham kaynağım vardı. O zamanlar 20’lerimdeydim. Anne değildim, çocuğum yoktu ama yeğenlerim vardı. Kıvırcık saçlı, koca gözlü bilmiş bilmiş konuşan yeğenim Irmak ilham kaynaklarımdan biriydi. Sonra annem… Annem Adıyaman’ın köyünde doğmuş ve orada çocukluğunu geçirmişti. Kuzularla, tavuklarla, ineklerle, doğayla öyle müthiş öyle tatlı çocukluk anıları var ki… Bugün de fırsat buldukça annemin dizine oturur bana anlatmasını isterim. Her bir anısını yazıyorum kenara… Sonra kendi çocukluğum… İstanbul’da mahalle arasında büyüdüm ben… Küçükçekmece Soğuksu’da göl kenarında… Çocuklarla, oyunlarla geçti çocukluğum… Sonra çokça da okuyorum… Tüm bunların hepsi ilham oldu bana.
İlk kez çocuklar için bir karakter yaratırken nelere dikkat ettiniz?
Karakteri yaratırken yazarken keyif alacağım bir karakter olmasına özellikle dikkat ettim. Tabi karakter yaratımı deyince dikkat edilmesi, göz önünde bulundurulması gereken bir dolu unsur var. Karakterin öykünün dramatik yapısını işletebilecek özelliklere sahip olması, diğer karakterlerle ağının hikaye yaratabilmesi, dünyayı beslemesi ve mekanla ilişkisi… İçsel özellikleriyle dışsal özelliklerinin bütünlüklü olması… İzleyici için cazibeli ve dünyamı yansıtan bir görüntüde olması gibi… Bir çok konu var göz önünde bulundurduğum.
Yaratıcı süreçte en çok zorlanılan anılarınızdan birini paylaşır mısınız?
Anneliğimin ilk zamanları hayatımın her anlamında zor zamanlarıydı. Uykusuz geceler, kolik bir bebek, yazılması gereken senaryolar ve diğer sorumluluklar… Bir yandan çocuk emzirirken diğer yandan tablet üzerinde senaryo yazdığım o günleri hiç unutamıyorum. Zor olduğu kadar keyifli bir dönemdi de… Bir şekilde yaratım sürecimi bu sürecin içerisinde sekteye uğratmadan sürdürmeye devam ettim. Gece çocuk uyurken yazdım. Ya da çocuğu parka götürdüğümde o arkadaşlarıyla oynarken bir yandan ona göz kulak diğer yandan yazdım. Hatta bu süreç yaratımımı daha da artırdı. Çocuklarla iç içe bir dünya hali hazırda bir sürü eğlenceli ve sahici hikayeyi içinde barındırıyordu. Onlar oynarken ben onları yazdım.
Projelerinizin en büyük başarısı veya ödülü nedir ve bu başarıların sizi nasıl etkilediğini anlatabilir misiniz?
Bence en büyük başarısı çocukların dünyasında bir yer bulması… Sadece Niloya değil, Elif ve Arkadaşları, Maceracı Yüzgeçler de çocuklar tarafından çok sevildi. Her biri çocukların dünyasında bir anlama sahip. Hatta yetişkinler de çok seviyor karakterlerimi… Bence en büyük ödül bu. Yarattığın öykülerle, karakter ve dünyalarla insanların hayatında anlam bulmak…
Çocukların çizgi filmlerde görmesi gereken önemli mesajlar veya değerler nelerdir?
Bence mesajdan önce bir çizgi filmin eğlenceli olması gerekiyor. Çizgi film demek eğlence demektir. Özellikle çocuklara hitap ediyorsak… Projenin türüne göre vereceği mesajlar da değişir. Örneğin Elif ve Arkadaşları anaokulunda geçen bir öyküye sahip. Bu sebeple anaokulu müfredatından çok faydalandığım bir proje… Eğitici bir projeyse elimdeki proje yine eğlenceli kısmı öncelik tutarak bilimsel ve evrensel değerler üzerinden mesaj vermeyi doğru buluyorum.
Projelerinizdeki karakterlerden hangisi size en yakın veya özel bir anlam taşıyor?
Niloya benden çok şey taşıyor. Ama Maceracı Yüzgeçler projesini biraz daha yakın hissediyorum. Çünkü içinde doğduğum, büyüdüğüm, okuduğum, memleketim dediğim İstanbul var. İstanbul’u tüm simgeleriyle boğazın altında aktardığım bir öyküsü var… Çok da eğlenceli bir proje… Yazarken çok güldüğüm çok eğlendiği senaryolara sahip. Ama tabi aslında elimde o anda hangi proje varsa gönlümü koyduğum favorim de o proje oluyor. Şu ara elimde iki ayrı proe var mesela… Bu ikisi benim için ayrı bir önem taşıyor çünkü dünyayı yaratıyorum ve bu yaratım süreci çok heyecanlı.
Son olarak, genç yeteneklere veya çocuklara yönelik çizgi film yapma konusunda tavsiyeleriniz nelerdir?
Bu ulaşılmaz bir hayal değil. Eğer ellerinde hikayeleri, dünyaları, karakterleri varsa yılmadan üretmeye ve yazmaya devam etmelerini tavsiye ederim. Projeleri hemen kabul edilmeyebilir. Hayata geçmeye bilir. Bu çok normal. Projelerine aşık olmadan elindeki bırakıp yeni proje yaratımına her daim açık olmaları gerekiyor. Bir de telif haklarını çok iyi korusunlar. İyi avukatlarla birlikte yola çıkmalarını tavsiye ederim.
İlk yorum yapan siz olun