Merhaba. Öncelikle yeni albümünüz hayırlı olsun. “Lemi Abi ve Zuzi Çocuk Şarkıları” hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz? Bu albümün çıkış noktası neydi?
Öncelikle sizlere teşekkür ederim. Albümüm yedi şarkıdan oluştu. “Rock müzik” altyapılarının öne çıkması biraz planlı oldu diyebilirim. Eğlenceli ve enerjik şarkılar olmasını istiyordum ve aslında ülkemizde ve dünyada fazlasıyla alışıla gelmiş klasik çocuk şarkıları gibi olmasını tercih etmek istemedim. Tamamıyla ticari bir iş olarak baksaydım herkes gibi yapardım fakat biz bu şarkıların hepsinde çok detaylı, kuvvetli ve kaliteli aranjeler, orkestrasyonlar yaptık. Türkay Nişancı bu konuda oldukça başarılı bir müzisyen; birlikte bizim de beğenerek gaza gelip dinlerken eğlenebileceğimiz bir albüm çıktı ortaya. Her ne kadar sözlerim çocuklar için de olsa, müzikalitesi çocuk şarkısı ortalamalarının bence çok üzerinde oldu. Bu zaten istediğim bir şeydi; riskli fakat hayalini kurduğum bir tarzdı.
Albümde yer alan şarkılarınızın sözlerini yazarken nelere dikkat ettiniz? Çocuklar için şarkı yazmak nasıl bir deneyimdi?
Sözlerimin ve genel olarak yazdığım tüm içeriklerin merkezinde “sevgi” olmuştur. Bu nedense insanın varoluşundan kaynaklanır. Yazarın hep bir derdi vardır, yazdığı tüm kurguların özünde bir aroma vardır. Bu bende çocuklara sevgiyi anlatmak, sevgiden yola çıkmak ya da sevgide, saygıda ve şefkatte buluşmak noktasında birleşmiştir. Çocuklara şarkı yazmak çok heyecanlı bir serüven. Paylaşmak istediğim hikâye aslında zihnimde çok geniş ve çok çok uzun. İnsan düşünüyor; ben bunu üç ya da dört kıtada nasıl anlatabilirim ki? Uzun saatler, günler, geceler yazdığım mısraları belki yüzlerce kez değiştiriyorum ya da siliyorum. Aceleye de gerek yok pek tabii. Duyguların, ifadelerin, kelimelerin zaman içinde kalbin ve zihnin filtresinde bir süre beklemesi iyi oluyor. Sonra yine yeniden değişiyor her şey ve bir süre sonra mısralar size artık gülümsüyor ve bırak bizim peşimizi çünkü biz hazırız diyorlar.
Albümde hayvanseverlik, iklim ve çevre farkındalığı gibi konuları işliyorsunuz. Bu konuları çocuk şarkılarına dahil etme fikri nasıl doğdu?
Bu bahsettiğiniz olguların içinde yeşeriyor tüm hayallerim. Hem “Lemi Abi Çocuk Kulübü” (YouTube) içeriklerimde, senaryolarımda hem de yazılarımda önemsediğim kurgular ya da gerçeklikler bu habitatın içinden çıkıyor çünkü sevginin özü bu olguların içinde karşılıksızca var.
Bir çocuğa sevgiyi anlatıp açıklayamazsınız. Sevgiyi ancak ona hissettirerek, yaşatarak, güven vererek anlatabilirsiniz. Sevgi gören çocuk sevmeyi bilir. Bir kediye bakan, besleyen, seven çocuk karşılıksız bir sevgiyi tanır. Bir köpekle yıllarını geçiren, bir ağaç diken ve onun büyümesine şahit olan, göğe yıldızlara bakan, bir nehrin gürül gürül akışına bakan ve koca bir dağın eteklerine çökmüş sisli havada yağmurun altında ıslanan çocuklar sevgiyi en çok buradan görürler. Dünya dediğimiz gezegen kıymetlidir, karşılıksız sevgidir ve ona ait olan her canlıda hücrelerin merkezinde “sevgi” vardır. Bu tüm evren için geçerlidir. İçeriklerim bu nedenle bu kavramların etrafından ayrılamıyor.
Albümü hazırlarken 4 aylık yoğun bir çalışma sürecinden geçtiğinizi biliyoruz. Bu süreçte sizi en çok heyecanlandıran veya zorlayan anlar neler oldu?
Evet fikir aşaması ve olgunlaşması daha da eski fakat kalem kağıtla, müzik aletleri ve stüdyo çalışmalarıyla geçen süreç 4 ay. Daha önce programlarımda şarkılar seslendirmiştim fakat bu titizlikte ve albüm kalitesinde bir çalışma için çok çalıştım ve çokça çalıştırıldım. Ben şarkıları okurken her mısranın duygusu, tavrı ve nasıl seslendirileceği konusunda beni Türkay Nişancı oldukça sıkı bir kampa aldı. Beni zorlayan bir süreçti ama şarkılar ortaya çıktıkça motive olmaya başlamıştım. En heyecanlı anlarımdan biri “Uçarım Uçarım” şarkısının kaydında ve sonrasında yaşadığım şaşkınlıktı. En beklemediğim sözler ve beste en sevdiğim şarkıya dönüşmüştü. Nasıl oldu anlayamamıştım. Mix işleri bittikten sonra yüzlerce kez evde kendi kendime bağırarak söylemiştim gerçi hâlâ söylüyorum.
Evreka Çocuk Yayınları tarafından yayınlanan “Lemi Abi ve Zuzi Uzay Macerası” kitabınız da çocuklar tarafından çok sevildi. Müzik ve yazarlık arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz? İkisi de çocuklar için üretirken birbirini nasıl etkiliyor?
Biri uzun ve detaylı anlatılan bir serüven. Diğeriyse kısa ve müzikli. İkisi de biraz önce ifade ettiğim gibi aynı hassasiyetlerden, aynı kalpten ve aynı zihnin işleyişinden doğuyor. Kitap okumak insanların alışkanlıklarının içinde müzik kadar ağırlıklı yer kaplamıyor fakat ikisi de ruhun gıdası. Biri birinden daha önde değil. Mitler, tarihsel olaylar, gelenekler, efsaneler ya da tıbbi bilgiler kimi zaman yapraklara, kâğıtlara yazılmış; kimi zaman sözlü sanatlarla kulaktan kulağa yayılmış. Benimki de o misal. Birbirlerini destekleyen iki güzel sanat. İnsanı geliştirir, iyi insan yapar, idrak seviyesini arttırır.
Albümdeki şarkıların besteleri Türkay Nişancı’ya ait. Onunla bu projede çalışmak nasıldı?
Türkay Nişancı hem iş arkadaşım hem de dostum. Bana çok şey kattı, öğretti sağ olsun. Onunla yıllardır çalışıyoruz. Tanışıklığımız “Sürpriz Kutusu” programına dayanır ve orada çok başarılı besteler yapmıştı; programda da seslendirmiştim o şarkıları. Sonraki yıllarda da müzikli, sazlı sözlü çalışmalarımda birlikte yollar yürüdük, eğlenceli ve faydalı işler yaptık. Bu albümde bence harika besteler yaptı, hiç şaşırtmadı J Zor bir albüm sürecini bana en stressiz şekilde yaşattı. Kendisinin sanatına sağlık.
Son olarak, bu albümü dinleyecek çocuklara ve ailelere bir mesajınız var mı?
Sevgili çocuklarımız hayaller kursunlar, bu hayallerin peşinden koşsunlar, yaşamı, doğayı merak etsinler ve sevginin yolundan ayrılmasınlar. Tek gerçek budur.
Aileler ise sadece evlatlarımıza sevgilerini göstersinler yeter, şefkatli ve yardımsever olsunlar ki çocukları da onlar gibi güzel insanlar olarak yetişsinler.
İlk yorum yapan siz olun