İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kırmızı Paltolular – Hayat, Her Gün Yeni Bir Başlangıçtır


İtalyan Psikanalist Luigi Ballerini, insan ruhunun kuytularını tarif eden yazarlardan… Kelimelerle çizdiği manzarada çocuk dünyasının sesleri ve renkleri var şüphesiz; ama bunları, kendine has üslubu ve kavrayışıyla aktarıyor. Yazar hayatı anlama gayretini; ON8 Kitap’tan yayınlanan, Tülin Sadıkoğlu tarafından çevirilen Kırmızı Paltolular’da hafıza ve hatıra üzerinden sergiliyor. Kurgu, dört liseliyi bir araya getiren ortak bir gizemden oluşuyor… Dört gencin hayatı, aniden beliren kırmızı paltolu kadınları görmeye başlamalarıyla değişir: Paolina’nın fizik dersinde birden dâhiye dönüşmesi, Mattia’nın futbol takımında yetenek avcısı tarafından keşfedilmesi, Alberto’nun hoşlandığı kızdan buluşma teklifi alması, Eleonora’nın ise ölümcül bir kazadan hasarsız kurtulması mucize gibidir. Şans kapıları beklenmedik şekilde açılan dört arkadaş, bu gizemli kadınları merak eder. Gerçekte kim olduklarının sır perdesini aralayacak bu kırmızı paltolular kimdir?

Talihsiz Bir Yanlış Kimlik Tespiti ya da Başka Hayatlar

Kırmızı Paltolular, Gezegen Kavuşması (Paolina, Mattia, Alberto, Eleonora), Gerçek, Yeni Başlangıçlar, Zor Seçimler, Hastaneler, Kestirme Yollar ve Enkaz bölümlerinden oluşuyor. Yazar; olay örgülerini ustalıkla birbirine bağlıyor ve kendi mesleğinin kimi tespitlerini metne yerleştiriyor ustalıkla ve sıkmadan, yani devamlı surette konuşmadan. İlerleyen bölümlerin bir yerinde şöyle konuşuyor mesela: “Gerçekten ölmüş biriyle buluşması imkânsız olduğuna göre, birkaç saattir kafasında, ona pek de kötü görünmeyen bir ihtimal dolaşıp duruyordu. Annesi otobanda ölmemişti belki; sonuçta kazanın nasıl olduğunu ona doğru dürüst anlatmamışlardı. Küçüklüğünden beri dua etmek, çiçek götürmek için anneannesiyle birlikte gittiği mezar boştu ya da içinde başka biri vardı belki. Evet tabii, talihsiz bir yanlış kimlik tespiti söz konusuydu. Benzer bir olayı anlatan kaç film izlemişti? En azından on tanesini listeleyebilirdi: Başka biriyle karıştırılan tanınmaz hâldeki bir ceset ve dünyanın dört bir yanında önceki yaşamına ait hiçbir anısı olmayan, hafızasını yitiren, travma geçirmiş bir kazazede. Klasik. Belki annesi onu ancak şimdi hatırladığından arayıp bulmuş ama büyük bir travma yaşatmamak için de bunu ihtiyatla yapmıştı. Öyle olmalıydı, en akla yakın açıklama buydu, biraz karışıksa da mantıklıydı.”

“Söz Konusu Yalnızca Gen Meselesi Değildi Belki de?”

Ya da insanın özellikle ilkgençlik zamanlarında kendisi ile baş başa kaldığı zamanlarda aklından geçenleri, bizlere hatırlatıyor, şu tümcelerle: “Bir babaya benzemek ne demek, diye merak etti Mattia. Aynı yüz hatlarına, aynı beden yapısına sahip olmak mı? Babasından daha kısaydı, biyolojik babası bodur olsa gerekti. Uzun boyunu babasından alamadığı için biraz üzgündü, birkaç santim daha uzun olsaydı sahada kendini daha özgüvenli hissederdi. Ancak kendine özgü şaka yapma tarzını, alaycılığını, cesaretini kaybetmeden ya da umutsuzluğa düşmeden gerçeklerle yüzleşme becerisini ondan aldığını kabul etmeliydi. Farkına varmadan babasının düşündüğünden daha çok özelliğini almıştı. Bunlar genetikten değil, bizzat ondan geçmişti. Öyleyse, okulda biyoloji dersinde öğretilen şu Mendel yasalarından farklı genetik yasalar mı vardı acaba? Söz konusu yalnızca gen meselesi değildi belki de?”

Velhasıl İtalyan yazar Luigi Ballerini; kahramanları düşünen aileleri, sevdikleri ve peşinde koştukları tutkuları anlatıyor. Birbirine benzemez liseli dört gencin şansı, kırmızı paltolu kadınları görmeye başladıklarında nasıl aniden açılıyor, okura şaşırtıcı imgelerle gösteriyor. Yüksek notlar, keşfedilen yetenekler, ilanıaşklar, atlatılan ölümcül bir kazanın sesleri ile örülü bu hikâye; insan denen meçhulün iç dünyasına çok katmanlı bir ayna tutuyor.

İnceleme: Sevim Şentürk


İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir