Gazeteci yazar Esra Yazdıç Demir ödüllü kitabı Burnumun Renkleri’nde, arkadaşlığın ama en çok da birbirine kol kanat germenin önemini anlatıyor. Altın Kitaplar etiketiyle okurlarla buluşan Burnumun Renkleri nezaketin değerini, affetmenin önemini hissettiriyor.
Esra Yazdıç Demir, Burnumun Renkleri ile ilgili, “Burnunuza gelen kurabiye kokusuyla uyandığınız ya da çikolata paketini açarken ağzınızın sulandığı oldu mu hiç? Deniz Toprak için bu soru anlamsız. Çünkü o bir koku körü. Yaşımız kaç olursa olsun kendimize göre hayatımızdaki zorluklarla baş etmek için bir yöntem geliştiririz. Dayanıklılığı artırmak, umursamaz davranmak, susmak, gülümsemek… tercih bize kalmış. Bu hikâyede 10 yaşındaki bir çocuğun yaşamdan keyif alma azmini görürken, dış etkenlerin onun hayatını nasıl kolaylaştırıp, zorlaştırdığına şahitlik ediyoruz. Nezaket, bir söz sanatı gibi dursa da aslında onun vücut diliyle yaptıklarının daha etkili olduğunu anlıyoruz. Arkadaşlık ve aile kavramlarının bir çırpıda söylenen kelimelerden çok daha fazla olduğunu anlamanın her yaşa iyi geleceğini düşünüyorum.” yorumunda bulundu.
Daha önce bir burunla tanıştınız mı? Koku körlüğü nedir biliyor musunuz? İsminizin karakterinizle uyumlu olduğunu düşünüyor musunuz? Bir sırrınız var mı? O zaman başlayalım.
Ben, Deniz Toprak Miskoklar. Dünyanın sayılı burunlarından birinin koku körlüğüyle doğan oğluyum. Bu sırrı saklamaya, bir de hayatta kalmaya çalışıyorum. O nedenle renklerle oynuyorum. Nasıl mı? Gerisi kapağın arkasında…
Esra Yazdıç Demir’in 2021 Gülten Dayıoğlu Çocuk Romanı Ödülü aldığı bu hikâyede arkadaşlığın ama en çok da birbirine kol kanat germenin önemini anlayacak, renklerin hayat kurtardığını görecek, nezaketin değerini fark edecek, affetmenin önemini kavrayacak ve sevdiklerinize sarılmak isteyeceksiniz.
Sayfa Sayısı: 112
Fiyatı: 48.00 TL
Tür: Çocuk – Öykü (+10 Yaş)
YAZAR HAKKINDA
1982 yılında Aydın’da dogdu. Anne ve babasının mesleklerinden dolayı yedi bölgenin dördünde yasadı. Çocuklugundan beri en önemli derdi anlatmak oldu. O yüzden, “Büyüyünce ne olacaksın?” sorusuna bir meslek ismi vermek yerine ya “anlatıcı” yanıtını verdi ya da gülümseyip geçti. Hayat amacının dinlemek, konusmak ve yazmak oldugunu anladıgı andan itibaren yazmaya basladı. Ilk ödülünü “Ankara’da Bir Kız” siiriyle sekiz yasındayken aldı. Sonra durmadı. Komposizyonlar yazdı. Okudu, okuttu, sildi, yeniden yazdı. Telefonlara inat, içinde hikâyeler kosan mektuplar yazdı. Postaladı. Bir meslek seçmek zorunda kaldıgında üç merakı çaldı kapısını. Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde okurken, Cumhuriyet gazetesi Ankara Bürosunda muhabirlige basladı. Gezmek, görmek, tanımak, ögrenmek harikaydı. Dinliyor, yazıyor ve anlatıyordu. Habertürk gazetesine geçti. Haberleri hikâyelestirerek anlatma basladı. Gazetecilikle geçen on altı yıl boyunca egitim ve parlamento muhabirligi yaptı. Hepsinin en tepesine ise yazıyı koydu. Çantasındaki kitaplar, cebindeki ve aklındaki hikâyeler artık sessiz kalmaktan yoruldugu için onların anlattıklarını herkes duysun istedi. Cesaretli, kendine güvenen, coskulu, dogru iletisim kurabilen insanlara ancak çocuk yasta erisilebilecegine inandıgı için de ilk
gençlik ve çocuk edebiyatı üzerine kalemini çalıstırmaya basladı. Böylece, tüm yasamına, azmine büyük saygı ve hayranlık duydugu yazarın yarısmasına katıldı ve Gülten Dayıoglu Vakfı’nın 2021 Yılı Ilk Gençlik Romanı Ödülü’nün sahibi oldu. Esra bugün de bildiginiz gibi. Ögrenmeye, dinlemeye, anlatmaya ve yazmaya devam ediyor.
İlk yorum yapan siz olun