Günlük iletişimin bir parçası olan hikâyeler insanların birbirleriyle bağ kurmasını kolaylaştırır ve insanlar yaşadıkları olayları diğerlerine aktarıp varlıklarına farklı anlamlar katmaya çalışırlar. Tabii sadece yaşanmış olayları anlatmazlar. Kimi zaman da olmasını istedikleri şeyleri hikayeleştirerek herkesi etkilemeye çalışırlar. İnsanlık tarihi geleneklerden efsane ve mitlere binlerce hikâyeyle doludur. Toplumların biriktirdiği bu sayısız hikâyeler kitaplara, filmlere konu olduğu gibi hikayesi anlatılan bir varlığın aslında bir yanlış anlaşılmadan ibaret olduğu bilimsel şekilde açıklansa da bu o varlığın çekiciliğinden hiçbir şey götürmez. Tıpkı “Yeti Efsanesi”nde olduğu gibi. Beyaz kürklü, yarı insan olduğuna ve Himalayalar’da yaşadığına inanılan yetiler farklı farklı filmlere konu olmuştur. Yetileri ele alarak her yaştan insanın beğenisini toplayan Smallfoot filmi de bu filmlere örnektir.
Smalfoot Filminin Konusu
İnsanların hikâye anlatma sevgilerinden ve yetilerin bir efsane olduğundan bahsetsek de bu film bildiğimiz her şeyi tepetaklak eder ve olayları yetilerin gözünden anlatır: Acaba efsanelerde anlatılan insanlar gerçekten var mıdır? İşte tam da bu soruyu merak eden ama bulutların üstünde insanlardan uzak yaşayan bir yeti topluluğuyla tanışırız filmde. Her şeyin tıkır tıkır işlediği bir köyde yaşayan bu toplulukta herkesin farklı görevleri vardır ve gayet mutlu bir şekilde hayatlarına devam ederler. Onların bu kusursuz düzende yaşamalarını sağlayan şeyse taşlara yazılmış kanunlardır. Taş bekçileri yıllardır topluluğu bir arada tutan kanunları taşa yazarlar ve yazdıkları her taşı üstlerinde taşıyarak yetileri güvende tutmaya taşırlar. Bu düzende taş bekçisi dışında kimse söz sahibi değildir, sadece söylenenleri uygulamaya çalışırlar.
Taş bekçisi yetilerin sonsuz sayıdaki bulutların üstünde yaşadıklarını ve onlar dışında başka varlıkların olmadığını söyler. Yani küçük ayak olarak andıkları insanlar yoktur. Bu nedenle de kimse bulutların altında nasıl bir yaşam olduğunu düşünmez ve sorgulamaz. Film burada bize sadece bir efsaneyi anlatmadığının mesajını verir. Sorgulamalarla ve dostluğun anlamını keşfetmekle geçecek uzun bir yolculuğun daha en başındayızdır.
Filmdeki Ana Karakterler ve Gelişimleri
Film başladığında düzenin işleyişini anlatan Migo karakteriyle tanışırız. Migo her sabah dev salyangoz uyansın ve köy aydınlansın diye gong çalma görevini üstlenen gongçunun oğludur. Köydeki inanışa göre bu gonga gongçu sadece başıyla vurabilir. Hatta filmin ilerleyen kısımlarında Migo’nun babasının boyunun senelerdir bu gonga çarpmaktan dolayı kısaldığını öğreniriz. Migo gong çalma hayali kuran, taşlara güven duyan ve sadece söyleneni yapan bir karakterdir. Köyde “kusursuz” gibi resmedilen hava Migo’nun gong çalma deneyimindeki başarısızlığıyla birden bozulur. Onu sorgulama yolculuğuna iten de bu hayali ve güveni olacaktır. Ve artık Migo için keşif yolculuğu başlar.
Migo gongu çalmak yerine köyün dışına düştüğünde bir küçük ayak ile karşılaşır ve yaşadığı olayın şokuyla köyüne koşar. Çünkü taşta yazana göre küçük ayak yoktur ama Migo bir tanesi ile karşılaşmıştır. Köyde yarattığı endişe havası taş bekçisi tarafından dağıtılır. Taş bekçisi olayın üstünü kapatmak için taşlara karşı geldiğini söyleyerek tüm okları Migo’ya yöneltir. Tam bu sahnede Migo’nun babasıyla olan konuşması bize yine film hakkında ipuçları verir. Zira babasıyla konuşurken ona her zaman verdiği öğütleri söylemesini istediğinde babası şunları söyler: “Söyleneni yap, uyum sağla, taşlara inan, çarkın dişlisi ol, taş bekçisine karşı gelme.” Bu cümleler aslında Migo’nun özgür bir ortamda yetişmediğini ve kurallar çerçevesinde hiç düşünmeden hareket ettiğini kanıtlar. Herkes söylenenleri harfiyen yaptığında düzen tıkır tıkır işler ama söylenenin yapılması onun doğru olduğunu göstermez.
Filmde Öne Çıkan Temalar
Migo yaşadığı kırılma noktasından sonra herkese dürüst olduğunu kanıtlaması gerektiğine inanır. Cesur bir şekilde fikrinin arkasında durma ve doğruların peşinden gitme temaları filmde bu konu çerçevesinde işlenir. Migo yetileri korumak için yalana başvurmak zorunda kalsa bile eninde sonunda doğrunun peşinden gitmeye karar verecektir. Filmin tamamen doğrucu bir hava benimsemek yerine kimi zaman yalan söylense ve bu yalan dostlukları bozsa bile bunu düzeltebilecek tek şeyin yine dürüstlük olduğunu vurgulaması filmi öne çıkaran noktalardan biridir. Zira çocuklar da hayatları boyunca zorlu seçimler yapmak zorunda kalabilirler ve tam böyle durumlarda dürüstlüğün önemini hatırlamaları gerekir.
Filmde yetileri küçük insanların varlığına inandıran Percy karakterinde de doğruluk teması farklı bir şekilde ele alınır. Televizyon kanallarında yayın yapan Percy şöhret için yalan söylemeyi başlarda doğru bulsa da Migo ile tanışması onun da hayatını değiştirir ve dostluğun önemini yeniden kavrar.
Migo ve Percy birbirleri için çok büyük bir fırsat olurlar. Percy, insanların varlığına inanmadığı bir yeti ile tanıştığı için bunu kullanarak reytinglerini artırabileceğini düşünür. Migo ise tam tersine küçük ayakların varlığını kanıtlama isteğiyle doludur. İkisinin tanışma anlarında Percy’nin saldırgan tavırları rahatsız edicidir. Ancak sahneler ilerledikçe birbirini anlamayan bu iki canlı ortak bir sevgi dilinde buluşmayı başarırlar. Bizce kurgunun güzel detaylarından biri de budur: Migo ve Percy tam olarak iletişime geçemezler çünkü birbirlerinin dillerini anlamıyorlardır. Yine de biraz zaman geçirdikten sonra birbirlerini korumaya başlarlar. Filmin sonunda çocuklarınızla farklı canlılarla anlaşmak için sadece kelimeler gerekmediğini konuşabilirsiniz.
Filmde Migo ve Percy dışında öne çıkan karakterlerden biri Meechee‘dir. Taş bekçisinin kızı olan Meechee babasının aksine kendi doğrularının peşindedir ve bilgiyi aramaktan hiç çekinmez. Ama bilgileri başkalarıyla paylaşmak için kanıtların öneminin farkındadır. Tam da bu nedenle Küçük Ayakları Kanıtsal Derneği’ni kurup kanıtlar arar. Migo küçük adamların varlığını nasıl kanıtlayacağını bilmezken ona Meechee el uzatır. Meechee ve arkadaşları, Migo’nun dostluğu keşfetmelerini ve iş birliğinin ne anlama geldiğini öğrenmelerini sağlarlar. Bir işi tek başına yapmak çok zorken birlik olunduğunda tüm sorunların üstesinden gelinebileceği anlamlı bir şekilde anlatılır.
Sonuç Yerine
Smallfoot genel bakış açılarımızı tepetaklak ederek “Ya biz yetilere göre bizler birer efsaneysek” diye düşündürmeyi güzel bir şekilde başarıyor. Filmde insanların Koca Ayak olarak andığı yetiler okları bize çevirip Küçük Ayak diyerek tatlı bir gönderme yapıyor. Taş bekçisinin neden insanlardan kaçtıklarını anlattıkları sahnede de insanların kendilerinden olmayanları nasıl dışladıklarını gözler önüne seriyor. Dayatılan gerçeklere inanmak yerine doğrunun peşinde cesurca ilerlemek ve ne olursa olsun dostluğa sahip çıkmak gerektiğini vurguluyor. Filmi izledikten sonra ön yargıların yanlışlığını ve iletişimsizliğin ne denli kötü sonuçlar doğurabileceğini konuşabilirsiniz çocuklarınızla. Ayrıca Wayne Kirkpatrick ve Karey Kirkpatrick’in birbirinden eğlenceli şarkılarına eşlik edebilirsiniz.
Filme Dair Bazı Notlar
Film genel olarak olumlu mesajlar içiriyor. Ancak taş bekçisinin Migo’ya insanlarla olan geçmişlerini bir şarkı eşliğinde anlattığı sahne korkutucu gelebilir. İnsanların kötülüklerinden bahsederken silah kullandıklarını göstermeleri de olumsuz bir örnek olabilir. Bu sahnelerden ürkecek bir çocuğunuz varsa şarkıya eşlik ederek daha eğlenceli bir hale getirebilir ya da farklı canlılara saygının öneminden bahsederek bu kötü örneği anlamlı kılabilirsiniz.
İlk yorum yapan siz olun