- Gül Hanım, bize biraz kendinizden bahseder misiniz, neler yaparsınız?
Merhaba Resul Bey, öncelikle sizleri “Gazete Sanat” platformunun varlığından dolayı kutluyorum. Güncel içeriğinizi takip etmekten çok mutluyum, devamını dilerim.
1985, İstanbul doğumluyum. Lisansımı, burslu olarak Bahçeşehir Üniversitesi Görsel İletişim Tasarım bölümünde tamamladım, yüksek lisansımı Kadir Has Üniversitesi İletişim Bilimleri’nde yazar Ahmet Ümit’in Masal Masal İçinde kitabı üzerine “Tasarımasal: Masal Kitabına Yeni Bir Yorum” başlıklı tezimle tamamladım.
Ben insan ömrünün tek bir işle uğraşacak kadar uzun olmadığı düşüncesiyle yaşayan biriyim. Küçük yaştan beri sanat dallarına olan ilgimle ve içimden gelerek koltuğumun altına birden fazla karpuz sığdırmaya çalışıyorum. Bunları sıralamak gerekirse:
Tasarımcı ve iş insanıyım: 2010’dan beri eşi Sarp Çetin ile birlikte Türkiye’nin ilk iç iletişim ajansı Fikri Mahsul’un kurucu ortağıyım.
Yazar-Çizerim; 20’ye yakın çocuk kitabında ağırlıklı çizer olarak yer aldım. Her ay Bavul Dergisi’nde Evvelki Mühim Söylenmişlikler köşemde ve Birgün Pazar’da yazıyorum.
Sanatçıyım; “Maskeli Balo” ve “Üç Renk” adında 2 kişisel sergi açtım. Yurtdışı grup sergilerimden en önemlileri: “Üç Renk” çizgi-şiir işlerimin “Outsiders2005 Project” kapsamında İsveç, Malmö Üniversitesi’nde ve COLORS Notebook Project kapsamında hazırladığım el yapımı dergi projesinin Centre Pompidou – Paris, Triennale di Milano – Milan, Shanghai Art Museum – Shanghai, Shiodome Italia Creative Center – Tokyo’da sergilenmesidir. Mix-media tekniği ile tasarladığım eserlerim ile yurt içi ve yurt dışında 80’e yakın karma sergiye katıldım. Eserlerimden bazıları çeşitli yarışmalarda “sergilenmeye değer eser” olarak görüldü.
Gönüllüyüm; 5 sene Türkiye Eğitim Gönülleri Vakfı’nda çocuklarla sanat eğitmenliği yaptım ve halen Bianel Çocuk ve Gençlik Festivali juri takımındayım.
Müzik severim: Okul öncesi yaşta renklerle notaları öğrenerek org dersleriyle başladı müzikle tanışma serüvenim. Ortaokul ve lise eğitimi sırasında bir yandan Pera Güzel Sanatlar Piyano Bölümü’nden mezun oldum ve İTU Taşkışla, AKM, İtalyan Kültür, Muammer Karaca gibi önemli mekanlarda konserler verme şansım oldu.
Sinema severim. Henüz 17 yaşındayken 1. Uluslararası Cannes Junior Film Festivali’nde “En iyi senaryo” ödülünü aldım ve “Tik Tak” isimli ilk kısa filmimi çektim. Üniversiteyken animasyon dersimin bitirme projesi olarak hazırladığım “Head” isimli animasyonum Bakü Azerbaycan Öğrenci Filmleri Festivalinde EN İYİ ÇİZGİ FİLM ödülü aldı ve ulusal ve uluslararası festivallerde gösterildi. Katıldığım Atölyemor: Kadınların Sinema Atölyesi”nde kameramanlığını üstlendiğim “DONA KALAN” kısa film 3. Filmmor Kadın Filmleri Festivali kapsamında gösterildi.
Bunların yanında Sarp Çetin’ın eşi ve oğlum Atlas’ın annesiyim:)
- Yazarlık yolculuğunuz nasıl başladı?
Küçük yaştan beri yazmayı ve çizmeyi kendimi ifade etme biçimim olarak görüyorum. İkisini birbirinden ayrı tutamıyorum doğrusu. Ortaokulda “Hayata Tutunmak” konulu ilk kişisel sergimi açmıştım, şiirlerimden ve onları anlatan resimlerden oluşuyordu. Lisede sinemaya olan ilgim çok yoğundu, o zamanın Büyülü Fener dergisinde bir yazım yayınlanmıştı. Liseler arası birkaç öykü yarışmasına katılmıştım. Derken 17 yaşında yazdığım kısa film senaryomla 1. Uluslararası Cannes Junior Film Festivali’nde “En iyi senaryo” ödülünü aldım. Benim için müthiş heyecanlı günlerdi. Yazı, görsel dünyamı tasvir etmeye yarayan bir araç benim için. Üniversite ve yüksek lisans sırasında da bu şekilde devam etti. Kişisel sergilerim, “Maskeli Balo” ve “3 Renk” çizgi-şiir işlerimden oluşuyordu. Okul sonrası eşimle beraber kurduğumuz Fikrimahsul ile ajans hayatımız başlayınca, markalar için tasarımlarımızın yine bir parçası metin yazma becerisi oldu.
2017 yılında Can Yayınları’ndan çıkan “Türkiye Hikayelerini Anlatıyor” kitabında “İlk Sipariş” isimli hikayem yer aldı. 2018’de oğlumun doğumundan itibaren onu kendim büyütmek istediğim için ajans hayatına es verdim, ardı arkasında gelen tekliflerle yazar-çizer- sanatçı olarak hayat yolculuğuma devam etmeye başladım. 2019’da Bavul Dergisi hayatıma girdi, atasözleri ve deyimlerimize yer verdiğim bir köşem var. 2020 yılında, 25 sene Viyana’da öğretmenlik yapmış Selma Otuk ile birlikte yurtdışında yaşayan Türk çocuklar için birlikte yazdığımız ve benim çizdiğim “Okumak Çok Güzel” ve “Noktalama İşaretlerini Öğreniyorum” kitaplarımız E.Weber yayınevi tarafından basıldı, Avusturya’da müfredata girdi, İsviçre ve Almanya’da satılıyor, 3. kitap için çalışıyoruz. 2020’den beri ayrıca Birgün Pazar’da yazıyorum.
Ayrıca markalara özel sosyal sorumluluk projeleri ve çocuk kitapları tasarlıyorum; Köy okulu öğrencilerinin hikayeleriyle zorlu hastalıklarla mücadele eden çocuklara umut oldukları Make A Wish (Bir Dilek Tut Derneği) için hazırladığım “Umudun Çocukları” kitabı bu kitaplardan en özelidir. “Yorganımın Altından Sesleniyorum” kitabım yeni çıktı, ondan birazdan söz ederiz. Yolculuğum yazarak, çizerek ve sanat projelerimle içiçe devam edecek, ancak bu şekilde kendimi canlı hissediyorum.
- Dünyaca pandemi gibi zorlu bir süreçten geçiyoruz. Bu süreç sizin için nasıl geçti/geçiyor?
Annelik serüvenimle beraber evden çalışma düzenine geçmiş, buna alışmış vaziyetteyim. O yüzden karantina süreci benim yaşantımı ve düzenimi etkilemedi diyebilirim. Farklı tecrübeler yaşamama vesile oldu karantina. Büyük firmaların çalışan çocuklarına özel canlı yayınlar düzenledim ve farklı temalarda geri dönüşümlü sanat projeleri ürettik. Masallar, etkinliklerle dolu saatler geçirdik. Evde tükettiğimiz atık malzemleri değerlendirerek tasarımlar yaptık. Çıkan işlerden minik sanal sergiler açtık.
Sevgili Evrim Kuran ile birlikte çizgili edebiyat adını verdiğimiz bir online sergi açtık. www.cizgiliedebiyat.com adresinden herkes ulaşabilir. Çizgili Edebiyat sanal sergisi karantina sürecinde sanat iyileştirir fikriyle doğdu… Uzun zamandır Evrim Hanım’ın yazılarına Bavul Dergisi’nde illüstrasyonlar çiziyorum. İşte bu sergi geriye doğru tüm yazı çizilerimizi toplayan bir sergiye dönüştü. Bavul Dergisi’ne her ay yazmaya çizmeye devam ettiğimiz için de, aslında sergimize her ay yeni bir iş daha ekleyerek büyütüyoruz.
Bir çok sanat kurumunun online sergilerine katıldım. Bunlar içinden en önemlisi; “Pandemide Bahar” isimli eserimin, Rotary Genç Sanatçılar Seçkisi 2020 “Değişen Dünya Değişen İnsan” Artsteps Sanal Sergisinde sergilenmeye değer bulunması oldu.
Pandeminin kaygısını, evde kalmanın sıkışmışlığını, ben yine yazarak, çizerek ve sanatla ilgilenerek üreterek üzerimden atmayı başardığımı düşünüyorum. Özellike çocuk büyütürken enseyi karartmamayı çok iyi öğreniyor insan, her daim umutlu olmaya çalışıyorum.
- Sosyal medyanızda kendinizi “Sanatçı ruhlu tasarımcı” diye tanımlamışsınız. Bu tanımın yolculuğu neleri kapsıyor?
Sanatçı kim, tasarımcı kim? Arada fark yok. Tasarım sanattır, sanat tasarımdır. Herhangi bir iyi sanatçı işlerini tasarlıyor. Her iyi tasarımcının işlerinde bir sanatı vardır. Sanatçı sanatıyla soru sorar, tasarımcı çözüm bulur bence. Sanatçı ruhlu tasarımcı diyorum kendime. Çocukluktan beri zihnimin dalgaları arasında boğuşurken bu işin içinden ancak sanatla çıkarım ve ancak bu şekilde “iyi” olabilirim diyorum. Aklıma bir proje düştüğünde işte aynen böyle dalgalanıyorum, dalgalar beni bir oraya bir buraya savururken toplamaya çalışıyorum karaya vuranları. İşte o vurulanlarla başka zihinleri vurmaya hazırlanıyorum. Uzun ve meşakkatli bir yolculuk bu. Hırpalayan ama bir o kadar iyileştiren. Benden çıkarsa beni ve zihnimi tekrar özgürleştirecek, hep öyle olur. Onun oradan çıkması lazımdır. Yazmak, çizmek, boyamak, kesmek, biçmek, dikmek yolculuk neyi gerektiriyorsa… Önce aksın, sonra da dilerim sirayet etsin.
- Pek çok çocuk kitabının renklerinde imzanız var. Yorganımın Altından Sesleniyorum ise ilk çocuk kitabınız. Bizi de o buluşturdu. Bu kitabın çıkış noktası neydi? Size onu ne yazdırdı?
“Yorganımın Altından Sesleniyorum” Türkiye’de çıkan ilk yazdığım kitap ama aslında daha önceden bahsettiğim gibi Avusturya’da müfredata giren, Almanca konuşulan (Avusturya-İsviçre-Almanya) ülkelerde kitapçılarda ve (Amazon dahil) online olarak satılan sevgili Selma Otuk ile yazdığımız ve çizdiğim iki kitabımız var. Türk çocuklarımıza ana dillerini daha çok geliştirmeleri ve sevmeleri konusunda bir fark yaratmak dileğiyle çalışıyoruz 3. kitap yolda.
“Yorganımın Altından Sesleniyorum” kitabını dünyamızı, ülkemizi etkisi altına alan korona virüs pandemi döneminde artan ayrılıklara kayıtsız kalamayarak yazdım. Boşanma taleplerinin 3-4 kat artmış olduğunu gazetelerde okumanın dışında maalesef çok yakın arkadaşlarımın da bu süreçlerine şahit oldum. Bu şahitlik hali beni yıllar önce kendi ebeveynlerimin ayrılışını bana tekrar hatırlattı. O zor günleri atlatmış içimdeki çocuk bana yaz dedi ben de onu dinledim. Bu kitap, hem ebeveynler hem de çocuklar için zor olan boşanma sürecini konu alıyor. Anne ve babasının ayrılacağını öğrenmek küçük bir çocukta neler yaşatır… Bu sürecin içinden nasıl da dalgalanarak ama savrulmadan geçilir… Bu zorlu deneyimi yaşamış bir evlat olarak bu hassas konuyu ebeveynler ve özellikle okul öncesi yaş grubu için masalların iyileştirici gücünden aldığım cesaretle hikayeleştirdim. Ben içimdeki çocukla bu masalla şifalandım. “Yorganımın Altından Sesleniyorum” kitabını kendim gibi ebeveynlerinin boşanma sürecini yaşamış tüm çocuk kalplere ithaf ediyorum. Çünkü biliyorum masallar, renkler iyileştirir.
- Kitabın çizimi Rümeysa Zeynep Araçlı’ya ait. Nefis olduğunu söylemeden geçmeyeyim. Ancak sormak da isterim: Neden siz çizmediniz?
Yayınevim bu masal için benim çizgilerimin/tarzımın uygun olmadığını düşündü. Yayınevimin, editörümün bu konudaki tecrübesine itimat ettim. Sevgili Rümeysa gerçekten çok iyi bir iş çıkardı. Benim de böylece bir ilk yaşanmış oldum. Hep çocuk kitapları çizerken bu sefer yazdım, bence bu da harika bir tecrübe. Yazdıklarımın nasıl resmedileceğini beklemenin heyecanını tattım.
- 2019 yılında kitap çizimlerinizle YATADEM ve BASYAYBİR’in hazırladığı Turkish Illustrators Catalog 2019’da adınız 61 illüstratör arasında yer aldı. Çizerlik sürecinizi de konuşalım mı?
Açıkcası benim elime kalem verdikleri günden beri çiziyorum. Üniversite burslu okurken 2. sınıfta (sene 2005) Dünya Gazetesi’nden freelance olarak ilk işimi aldım. O yıllar Sevgili Hakan Güldağ Yazı İşleri Müdürüydü, şu anda Genel Yayın Yönetmeni. Selam olsun. O kadar nazik davranırdı ki her teslim günümde masasına davet eder, mutlaka benimle sohbete zaman ayırırdı. Gazete için 10larca köşe yazarı ve dönemin siyasetçilerinin portrelerini tarama tekniği ile hazırlamıştım. Geçen gün ilk basıldığı günkü gazeteyi sakmışım buldum. Sene 2021, demek 16 sene olmuş meslekte…
Ajans işlerimizde ve sanatsal projelerimde çizim işin her zaman bir parçası.
Bir gün üniversiteden çok sevdiğim hocam Eda Noyan yazdığı bir çocuk kitabı için illüstrasyonlarını yapabilir miyim diye bana sormuştu, sene 2016 ve böylece ilk çizdiğim çocuk kitabı “Benim Portrem: Mihri Müşfik Hanım” ortaya çıktı. Çizdiğim 5 kitaplık bir seri masal projesindeki çizimlerim ile 2019 yılında YATADEM ve BASYAYBİR’in Türk illüstratörleri uluslararası kitap fuarlarında tanıtmak amacıyla hazırladığı Turkish Illustrators Catalog 2019’da 61 illüstratör arasında yer aldı. Ardından bütün dünyada ırk, dil, din ayırt etmeksizin profesyonel çizim yapan illüstratör kadınları bir araya toplayan @thewomenwhodraw topluluğuna kabul edildim.
Çocuklar için çizerken, onlara kavramları, duyguları doğru şekilde iletecek içerikler ve görseller çok etkili. Çalışmalarımda çocukları özellikle renklerle, dokularla, çizgilerle küçük yaştan gözlerini ve ruhlarını besleyerek sanatsal unsurlarla tanıştırma gayretindeyim. Çocuklarda erken yaştan estetik algıyı oluşturma, gözlerini beslemek, geliştirmek önceliğim. Ayrıca yarattığım karakterlerde çocuksu masumiyeti ve saflığı da yansıtmaya çalışıyorum.
- Çiziminizle ilgili hiç unutamadığınız bir anınız var mı?
İlkokul 1. sınıftayken, bir gün resim dersinde “tasarruf” konulu bir resim yapmamız istenmişti. Ben de kocaman kumbaralara paralar atan insanlar çizdiğimi ve öğretmenimin çok beğendiğini hatırlıyorum. Meğer bu konu, ilçe çapında bir resim yarışması içinmiş. Resmimle kendi yaş kategorimde 1. olmuştum ve dönemin Belediye Başkanından ödül almıştım. Boya seti ve yazarlarından imzalı kitaplar aslında çizdiğim bir eser üzerinden takdir gördüğüm ve ödüllendirildiğim ilk projemdi. Çok heyecanlandığımı ve mutlu olduğumu hatırlıyorum. Daha sonra yarışmaları takip edip katılmaya devam etmek konusunda da motive olmuştum.
- Biraz da Yorganın Altından Sesleniyorum’dan konuşalım elbet. Masal anne ve babasının boşanma süreciyle baş etmeye çalışıyor. Nasıl bir çocuk Masal?
Masal, kendisini annesi ve babasının boşanma sürecinin ortasında buluyor. Yorganı ve oyuncağı Pofu, bu zor dönemi atlatmasına yardımcı oluyor. Masal önce bir inkar süreci yaşıyor, sonra bu durumdan kendini sorumlu tutuyor. O kadar ki, bu hatayı kendisinin düzeltebileceğini sanıyor, bir kurtarma çabasına giriyor. En sonunda da kabul evresine geliyor.
Bu masalı yazmadan evvel bu konuda yaptığım okumalar sayesinde, Masal’ın kitap boyunca duygu değişimlerini, okul öncesi yaş grubundaki çocukların psikolojisi açısından adım adım anlatmaya çalıştım. Masal’ın duygusal süreçlerine şekilden şekle girerek eşlik eden “Yorgan”ını bu anlamda yaratıcı bir şekilde kullandığımı düşünüyorum.
Kitabınızın bu süreci yaşayan çocuklar ve ebeveynlere yardım edeceğini düşünüyor musunuz? Ya da kitabın amacı zaten budur, diyebilir miyiz?
Yorganımın Altından Sesleniyorum ile küçük bir çocuğunun ebeveynlerinin ayrılığı karşısında yaşadığı duygusal değişimleri nahif ve doğru bir dille anlatmaya çalıştım. Dediğiniz gibi hem çocuklar hem de ebeveynler için bu zorlu dönemde rehber olarak kullanılabilecek kitap, ayrıca uzman psikologlarla birlikte çalışıldı. Özellikle okul öncesi yaş grubu çocuklar, masal kahramanlarıyla kendilerini özdeşleştirir. Boşanma sürecini yaşayan ebeveynler, Masal karakteri üzerinden yaşadıkları süreci anlatarak kendilerini biraz olsun daha rahat hissebilirler. Çocuklarının duygusal süreçlerini daha kolay anlayıp, onların duygularını ifade etmelerine yardımcı olabilirler. “Yorganımın Altından Sesleniyorum” kitabını kendim gibi ebeveynlerinin boşanma sürecini yaşamış tüm çocuk kalplere ithaf ediyorum ve ayrıca bu süreci yaşayanlarla empati kurmak isteyenler için de öneriyorum.
- Ben bir alıntı verip konu açacaktım ancak bu kez içimden size sormak geldi. Kitaptan bizim için, belki şu anki ruh halinizi yansıtan ya da vermek istediğiniz mesajı kapsayan, bir alıntı yapar mısınız?
Pofu bana daha iyi bir fikir verdi.
“Sıcak bir çay, bütün kalpleri ısıtır” dedi.
Mutluluğun anahtarı belki de çay saatiydi.
Balkondaki ekmek kırıntılarına üşüşen güvercinler gibi,
Sorular, sorular, sorular…
Kafama üşüşüyorlar!
- Gül Hanım, çocuklar için yazmak/çizmek nasıl hissettiriyor?
2018 yılında anne olduktan sonra hayata oğlum gözünden bakmaya başladım, o benim ilham kaynağım. Üniversitede okurken bir yandan Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nda 5 sene kadar çocuklara sanat eğitimi verdim. Çocuklar bizim geleceğimiz. Özellikle çocuk kitap projelerinde yer almaya çalışıyorum. Çocuklarımıza güç vermek, bilinç vermek, umut vermek, sanatın renkleriyle tanıştırmak istiyorum. Biz yazar ve çizerler her birimiz kendimize özgü farklı anlatımlarla, farklı öyküler yaratmaya çalışsak da ortak bir amaçta birleşiriz. Tüm ulusların, tüm insanların, adalet, barış, sağlık ve mutlulukla yaşayabileceği, doğal kaynaklarıyla sürdürülebilir, temiz bir dünyanın kurulabileceğine inanırız. İşte bu dünyayı kurabilmek için çocuklarımıza güç vermek, bilinç vermek, umut vermek, sanatın renkleriyle tanıştırmak bizim görevimiz. İşte bu görev bilinci ile tüm adanmışlığım ve içtenliğimle çocuklar için yazmaya ve çizmeye devam ediyorum ve bunun için çooook mutluyum.
- Bir yandan da Bavul Dergi ve Birgün Pazar’da yazıyorsunuz. Nasıl gidiyor? Başka neler var planlarınız arasında?
”Hayat siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir.” demiş John Lennon ama biz yine de plan yapmaya devam ediyoruz değil mi? Gazete ve dergide yazmak çok keyifli, ilgilendiğim alanlarda olabildiğince devam etmek isterim, çok güzel yorumlar alıyorum, bu beni motive ediyor doğrusu. Çocuklar için daha çok yazmak, çizmek, üretmek, tabi bunların değer görmesi ve çocuklarla buluşması en büyük arzum. 3. kişisel sergim için nakış ve illüstrasyonlarımı birleştirdiğim sanat projemi tamamlamak ve yurt içi ve dışında paylaşmak yine planlarım arasında. Ben bunları planlarken ülkem de yazar, çizerlerin ve sanatçıların daha adil şartlarda üretebildikleri ve kazanabildikleri, okur yazarlığın ve sanatseverliğin arttığı bir Türkiye olma planı yapsa, şahane olmaz mı?
Röportajınız için, kendimi ve projelerimi anlatma fırsatını verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum, umuyorum yeni projelerle görüşmeye devam edeceğiz.
*Gül Çetin’in instagram hesabı: instagram.com/gul_batmanoglu_cetin
Çok güzel bir röportaj olmuş;hem sorular hem de verilen yanıtlar çok özenle hazırlanmış.Böyle donanımlı sanatçıların ülkemizde çok sayıda olması ve az sayıdaki bu değerli gençlere ülkemizde yeterli değerin verilmesini dilerim