İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Melis Sena Yılmaz ile Aşağİstanbul kitabı üzerine söyleşi


Röportaj: Aynur Kolbay Hülya

Oldukça genç ve çocuk kitapları alanında yeni bir yazar olarak bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Ve tabii bir de yazmaya nasıl merak sardığınızdan…

Bursa’da kitap kurdu bir anneyle büyüdüm, ona özendim. Sokakta oynamak gibi seçeneklerim pek olmadığı için de okuduğum zamanlar, çocukluğumun en keyifli kısımlarından biriydi. Hangi noktada yazmaya karar verdiğimi bilmiyorum; açıkçası her sıkı okurun içten içe yazmak istediğine inanıyordum. Lisede kısa öyküler yazsam da üniversitenin sonlarına dek bir disiplin geliştiremedim. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi öğrencisiyken dergilere öykü yolluyor, seçmeli senaryo dersi alıyordum. Bir çocuk oyununda senaristlik yapma şansı buldum, çocukların tepkilerini görmek, onların heyecanına ortak olmak benim için dönüm noktası oldu.

“Aşağİstanbul”da okurları bambaşka bir İstanbul’la buluşturuyorsunuz. Bu İstanbul fikri kafanızda nasıl oluştu? Hikâyenin Galata, Karaköy gibi semtlerde geçmesinin sizin için ayrı bir anlamı var mı?

“Aşağİstanbul”un aklıma düşmesinin sebebi Galata’nın kendisiydi. Bu bölgede yaklaşık iki yıl çalıştım; ondan önce Beyoğlu benim için İstiklal Caddesi ve belli başlı restoranlardan ibaretti. Ara sokaklarında gezdikçe sakladığı hazineleri keşfetmeye başladım. Farklı farklı insanlar, sanat eseri gibi binaların yanında derme çatma apartmanlar, bitmeyen bir koşuşturmaca… Bu karman çorman hali çok büyüleyici buldum. İstanbul’da doğup büyümediğim ve çocukluğumu nispeten evde geçirdiğim için de Galata’da yaşasaydım nasıl bir çocukluğum olacağını merak ettim. Bir çocuğun gece gündüz demeden, tek başına maceraya atılabilmesi için İstanbul’un farklılaşması gerekiyordu; böylece fantastik bir şehre dönüştü.

Kitapta yer alan ve Zeynep’in hayatının çok merkezinde olan bir baba ile babaanne görüyoruz. Bunun dışında da hikâye boyunca pek çok yan karakter olay örgüsüne dahil oluyor. Bu karakterleri oluştururken tanıdığınız insanlardan mı esinlendiniz yoksa hepsi tıpkı Aşağİstanbul gibi sizin kafanızda yer alan hayallerden mi doğdu?

Aşağİstanbul’da yaşayan sakinleri düşlemek de en az şehri hayal etmek kadar zevkliydi. Dediğim gibi “Galata’da çocuk olmak nasıl olurdu, burada büyüseydim küçüklüğüm nasıl geçerdi?” gibi sorularla başladığım için mutlaka Zeynep’te benden bir parça vardır; belki Zeynep’i bu kadar sevme sebebim budur. Onun dışındaki herhangi bir karakterde tanıdıklarımdan esinlendiğimi söyleyemem; benzerlikler çıksa da bilinçli verilmiş bir karar değildi.

Her bölümde farklı maceralar ve sürprizlerle karşılaşan Zeynep’in cesareti ve babasını bulma konusundaki inancı okurlara da cesaret aşılayacak nitelikte. Karakterlerinizi yaratırken okurlarda yaratacağı etkiyi ya da çocuklara örnek teşkil edip etmemesini de göz önünde bulunduruyor musunuz yoksa her şey yazarken mi belli oluyor?

Karakterleri örnek olacak şekilde yazmaya başlarsam kurgunun bir anda didaktik bir boyut kazanacağından endişeleniyorum; çünkü çocuğu sıkan, bilmişlik taslayan bir hikâye kaleme almak sahiden istediğim son şey olur. Bence bir kitabın anlatacak derdi olması başka, verecek dersi olması bambaşka. Bu sadece benim okur deneyimim de olabilir; ama ne zaman ki bir kitapta açıktan mesaj verildiğini hissediyorum, o kitaba dair heyecanım, hevesim sönüyor. O yüzden, tam tersine, amacım Aşağİstanbul’da geçen sürükleyici bir serüven sunmaktı. Zeynep’in cesareti ve inatçılığı da maceranın ilerleyebilmesi için elzemdi.

Kitapta karşımıza Galata boynuzlu ve kanatlı atlar, cüceler, hatta Noel Baba bile çıkıveriyor. Her yaştan okurun oldukça ilgisini çekebilecek bu kahramanlar okuyucuları bir masallar ya da efsaneler evrenine sürüklüyor. Masalları çocuk kitapları alanında nasıl değerlendiriyorsunuz?

Masallar evrensel değerleri öyle bir yalınlıkla sunuyor ki yetişkinler de hayatındaki sorunların basitleştirilmiş halini bir masalda bulabiliyor. Gri bölgelerin yokluğuna rağmen, birçok çocuk, masallarda geçen olaylarla ilk kez karşılaşıyor. Bana kalırsa, saydığınız kahramanlar okuru kendinden farklı insanların olduğu bir dünyaya hazırlıyor. Ama farklılıklar korkutucu değil; aksine ilgi çekici ve merak uyandırıcı.

Gerçeküstü bir hikâye anlatmanıza rağmen, bunu oldukça akıcı ve sade bir dille aktarmayı başarıyorsunuz. Öncelikle bunun için tebrik ederim. Gerçekte de fantastik edebiyata, gerçek dışı kurgulara ilgi duyuyor musunuz? Bu alana ilgi duyan çocuk ve genç okurlara kitap önerileriniz olur mu?

Çok teşekkürler. Çocukluğumdan beri fantastik edebiyattan çok keyif alıyorum, küçük Melis’in seveceği bir hikâye aradım diyebilirim. O yaşlarda arka kapağında kayıp bir dedektiften ve fantastik bir şehirden bahseden bir roman bulsam elimden düşürmezdim.

Eğer okuma serüveninizin başlarındaysanız “Spiderwick Günceleri”, ortaokula geçtiyseniz “Momo”, “Zaman Hırsızı” gibi çocukluğumu eğlenceli kılan kitapları önerebilirim. Lise de Ray Bradbury ile tanışmak için uygun bir zaman bence. Ben ilk Ray Bradbury romanımı lisede okumuştum ve etkisinden çıkamadım.

<< İncelemek ve satın almak için tıklayın >>

Sıradaki roman/öykü kitabı için kafanızda belli bir konu var mı? Okuyucuları yine gerçeküstü bir hikâye mi bekliyor? 

Aklımda yine fantastik temalı fikirler dolaşıyor; bunların bazısının içime sinen hikâyelere ya da kitaplara dönüşeceğini umuyorum. Anlatmaya çalıştığım öyküyü altı gözlü bakkallar ve yabani lambalarla süslemenin cezbedici bir yanı var; ondan vazgeçmek istemiyorum.

Sizce çocuklar için yazmanın en güzel ve en zor tarafları neler?

Son zamanlarda, günlük hayatımda kendime artık bir yetişkin olduğumu hatırlatmam gereken anlar sıklaştı; ama çocuklar için yazarken bunu yapmıyorum. Çocuk edebiyatıyla uğraşmanın -okumanın ve yazmanın- en güzel tarafı, hayal gücünüzü dizginlemek zorunda olmamak, silkelenip yetişkinliğe dönmeye çalışmamak bence.

Sürükleyiciliği çok önemsiyorum, yetişkinler için yazsam kesinlikle bu kadar kafamı kurcalamazdı. Ben okuma alışkanlığını çocukken kazandığım için insanın çocukluğunda okuduğu kitapların okuma serüvenini şekillendirdiğine, edebiyatla arasındaki mesafeyi artırıp azaltabileceğine inanıyorum. Çocuğun içinde bir kitabı bitirince diğerine başlatacak isteği yaratmak, onu boğmayacak akıcılığı yakalamak en çok uğraştığım mesele.

Aynur Kolbay Hülya

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir