Uluslararası üne sahip, usta sanatçı Huban Korman, Batman’da geçen çocukluğunun anılarına dayalı sarı sıcak bir öykü anlatıyor. Petrol rafinerisinin yakınında yaşayan bir ailenin piknik macerasını, çocuk gözünden, temiz enerji kaynaklarının çoğaltılmasını örnekleyen renkli bir hikâyeye dönüştürüyor. Doğanın gücünden yararlanmak için bilime heveslendiriyor, dünya çocuklarının geleceğine ümitli bir dilek bırakıyor. Şevval Tufan ünlü yazar Huban Korman ile Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan “Çölde Piknik” üzerine konuştu.
-Çölde Piknik, Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanan ikinci çocuk kitabınız. Çölde Piknik fikri nasıl doğdu biraz konuşmak isterim.
Çocukluğum Batman’da, rafineride geçti. Gölge olmayan topraklarda yapılmaya çalışılan pikniklerin hayali; diğer yanda hiç sönmemesi gereken ateşin olduğu yüksek bacalar ve neşeli komik bir aile ile birlikte çocukluğum çok güzeldi ve farklıydı… Çölde Piknik kişisel bir anıdan evrensel bir çevre masalına dönüşmüş hâli.
-Küçük Mustafa’nın gözünden anlatılan “Canafor” (canavar) metaforu, petrolün karanlık yüzünü oldukça çarpıcı biçimde yansıtıyor. Bu karakteri oluştururken nelerden ilham aldınız?
“Canavar”ın “canafor”a dönüşmesi, korkunun sempatik bir anlatımı. Burada ki Canafor: ürpertici, rahatsız edici bir şey; gürültülü, karanlık ve biraz da büyüklere özgü! Görselde de ürkütücü, ama çocuk gözüyle hafifçe komikleştirilen, bir varlık olarak tasarlandım…
-Petrol pompası ve rüzgâr türbinleri arasındaki karşıtlık öykünün temel çatısını oluşturuyor. Bu zıtlıkla vermek istediğiniz ana mesaj neydi?
Eski dünyanın alışkanlığıyla yeni dünyanın umudu arasında bir seçim değil, bir geçiş köprüsü kurmak diyebiliriz. “Güç”ü toprağın bağrından zorla almak yerine, rüzgârın şarkısını dinleyerek almak… Yani doğayla kavga etmektense, onunla iş birliğine geçmek. Daha güzel değil mi!
-Mühendis Yücel Amca karakteri, bilim ve umudu temsil ediyor. Günümüzde çocukların bilime ve çevreye ilgisini artırmak için sizce neler yapılmalı?
Merakı somut deneyime çevirmekle; vida sökmek, onarmak, minik rüzgâr gülü yapmak, yağmur suyu toplamak… “Yanlış yapma hakkı”nı tanıyan atölyeler, mahallenin “tamir köşeleri”, öğretmenlerin küçük saha gözlemleri ve ailelerin birlikte deneme-yanılma oyunları… Bilim, önce dokunulabilir olmalı; başarıdan önce merakın ödüllendirildiği bir oyun alanı.
-Sizce çocuk edebiyatı çevre bilincini kazandırmada nasıl bir rol oynayabilir? Bir yazar olarak bu konuda kendinizi sorumlu hissediyor musunuz?
Çocuk kitapları nasihat verecekse bu didaktik bir şekilde olmak zorunda değil. Duygusal bağ kurmalı, Bir çiçeğe isim verince onu koparamaya kıyamazsınız. Buradan yola çıkarak; evet, sorumluluk hissediyorum, ama bunu parmak sallayan bir tonla değil, komik, neşeli, sevgi ve merakla örülmüş sahnelerle yapmayı tercih ediyorum…
-Çölde Piknik petrol çağının bitişiyle doğan yeni bir dünyanın habercisi gibi okunabilir mi? Temiz enerjiye geçiş umudunu bu kadar merkezde tutmanızın özel bir nedeni var mı?
Umut olmayan bir yaşam düşünülmemeli, benim için de temiz enerji, gelecekte çocuklarımıza bırakacağımız mirasla ilgili korkunun panzehri. Çocukluğumu o güzel günleri ve rafinerinin kokusunu hatırlıyorum; ama bugün yüzüme vuran rüzgârı seçmek istiyorum. Bu nedenle hikâyenin kalbinde “geçişin mümkün olduğu” fikrini sıcak tutuyorum.
-Sizi hem yazar hem çizer olarak etkileyen birisi var mı? Çizimlerinizde ilham aldığınız kaynaklar nelerdir?
Beni etkileyen bir kişi değil de bazı insanların dünyaya bakış biçimi diyebilirim, belli bir fark ediş hali. Her şeye hayretle ve şefkatle bakan herkesin üretiminde kendimden bir paça bulurum. Bazen bir cümle bazen bir ifade… İşte bu sahici anların peşindeyim… Anılar, eski veya yeni hikâyeler ilham kaynağı bu hislerin ta kendisi olabiliyor!













İlk yorum yapan siz olun