İnceleme: Songül Bozacı
Hayat kocaman bir karşılaşmalar yumağı. Bunu görebilen çok az yürek olduğu kadar göremeyen de çok yürek vardır diye düşünüyorum. Kesişmelerin sonunda nelerle karşılaşır meraklı yürekler? Karşılaşmaları fark edemeyenler neleri kaçırmış olur? Yaşam yolunda herkes gerçekten yalnız mıdır?
Yaşamın inceliğine atıf ile dolu bir kitap elimde. Biraz sofistike biraz hayatın içinden. Tam da okuyanın baktığı yerden yorum yapmasına izin veren kitaplardan. Benim için biraz yaşamdaki yerimizi sorgulatan bir kesişme gibi okuyorum hikâyeyi. Varız ama varlığımızın kimlere dokunduğunu çok da bilmiyoruz. Yaptığımız ve seçtiğimiz her eylemin bir sonucu olduğunu biliyoruz fakat bu sonucun ne olduğuna her zaman şahit olamıyoruz. Ben kitabı incelerken bunları düşündüm. Çünkü hayatın tümüne bir şekilde dokunan bir varlığın ve bir küçük çocuğun kesişmesi bu. Belki derin okumalarla tüm sembolik okumalar yapılabilir yetişkinlerle. Yılan birçok kültürde çok farklı olarak kabul edilmiştir. Bereket getiren, şifa veren, bilge hatta ikiyüzlü bir güç olarak kabul edilen yerler var. Yer altında ve yer üstünde yaşayan bir canlı olduğu için ölülerle bağlantı kurduğuna da inanılır.
Çocukları sembol okumaları dışında bırakırsak çocukların bu kitap ile öğreneceği ve keyif alacağı bir yol var. Öncelikle parmağı ile bir yılanın kıvrımlarını takip edecek gideceği yere kadar nelerle karşılaşacağını merak ederek sayfalar arasında ilerleyecek. Öyle ki son karşılaşma sayfasında tam da bir dikkat sayfası bulunuyor. Çocuğun yolculuğu sırasında gözlemlediği ve okuyucunun tekrar kontrol etmek için geriye dönüp bakacağı gibi.
Hikâyenin başlangıcında uyuyan bir çocuğun yılanın kuyruğu ile ilk temasını görüyoruz. Çocuk kuyruğa bir çimdik atıyor ve çok ama çok uzaklardan bir ah sesi duyuyor. Bu sesin sahibine biraz özür borcu yüklü olarak yola çıkıyor. Yol boyunca yılanın dokunduğu şeyleri görerek ve kendi iç dünyasına yolculuk yaparak ilerliyor. Masal analizleri yapılırken orman her zaman kahramanın gerçek yaşamında seçtiği yol olarak betimlenir. Burada da çocuk ilk defa korkusunu yenerek bir ormana giriyor. Yolun sonunda yılan ile karşılaştığında yılanın ona söylediği şu cümleler hikâyeyi daha bir anlamlandırıyor “… Daha önce bu kadar yolu gelen kimse olmamıştı. Benim için zaman o kadar yavaş geçiyor ki. Yalnız olduğumdan, yanımda kimse olmadığından.” Çocuk ona yol boyunca gördüklerini ve yılanın aslında yalnız olmadığını tam tersine çevresinin nasıl da kalabalık olduğunu anlatmasıyla yılanla bir bağ kuruyor ve onu her hissettiği yerde bir çarpı işareti bırakacağını yalnız olmadığını anlayacağını söylüyor.
Belki yaşam yolumuzda yürürken yalnız olduğumuzu düşündüğümüzde yürüdüğümüz her yolda yılan gibi iz bıraktığımızı ve hiç de yalnız olmadığımızı hatırlarız. Belki de bizim için çarpı işaretleri ile yaşamımızı güzelleştirenleri görürüz yolculuğumuz boyunca. Kurgu ve illüstrasyon dallarında ödüller alan Adrien Parlange imzalı bu kitabı merakla büyüyen tüm çocuklara ve yolculuklarına eşlik eden yetişkinlere keyifli okumalar olsun.
Yazar – Çizer: Adrien Parlange
Yayınevi: Koç Üniversitesi Yayınları
Çevirmen: Göyçen Gülce Karagöz
İlk yorum yapan siz olun