İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ders şarkıları yazarı Taşkın Genç ile söyleşi


Taşkın Bey merhaba. Öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize kendinizden bahseder misiniz?

Resmi evraklarda kayıtlı olan kendimden bahsedeceğim önce. Ama gerçekte kim olduğumu merak edenler bu bölümü hızlıca geçebilirler. 7 Ekim 1983 tarihinde İstanbul / Kadıköy’de doğdum. 2001 yılında Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde İşletme Lisans programından mezun oldum. Mezuniyetin ardından uzun yıllar Türkiye’nin çeşitli şehirlerindeki otellerde farklı pozisyonlarda çalıştım. 2010 yılında hobi olarak tiyatro ile ilgilenmeye başladım. Oyunculuk eğitimim ve deneyimlerim sırasında 7 yetişkin oyunu yazdım. 3’ünü yönettim. 1 çocuk oyunu yazdım. Yazdığım oyunların içeriğine göre şarkı sözleri de yazdım. Bu sözlerin bestelenmesi sırasında müzik yeteneğim olduğunu keşfettim. Bu dönemde yazmaya başladığım ve halen yazmaya devam ettiğim şiirlerimin sayısı 300’e ulaştı. Ara sıra rahatlamak için yazdığım kısa öykülerim de var. 2015 yılında profesyonel iş hayatını bırakmaya karar verdikten sonra albüm çıkarma planları olan bir müzik grubuyla “söz yazarı” olarak 2 yıl çalıştım. Tiyatroyla başlayan yolculuğum Voxbender adıyla kurduğum müzik yapım şirketiyle halen devam ediyor. Şu an internet üzerinden eğitim veren Tonguç Akademi öğrencileri için motivasyon ve ders şarkıları yazıyorum. 5. sınıftan 8. sınıfa kadar tüm müfredatı şarkı yaptım. 3’üncü, 4’üncü ve 9’uncu sınıf konularıyla şarkılara devam ediyorum. Ayrıca Hollanda’lı prodüktör ve solist Renan Bakker’in “Manita” isimli albümünde söz yazarı ve aranjör olarak çalıştım. Hala yeni albümler için çalışmaya devam ediyoruz. 3 yıldır İzmir’de yaşıyorum. İzmir’e yerleştikten sonra – henüz basılmamış- “Bir Baba Hindi” adıyla bir anı kitabı, “Sinsinkem” adıyla bir kurgudışı roman ve “Koçi ile Koki” adında bir çocuk kitabı yazdım. 15 yıldır evliyim ve 3 yaşına girmek üzere olan bir kızım var.

Sizin ayrıca tiyatro geçmişiniz var. Merak ettim, oynadığınız ya da yönettiğiniz oyunlardan konuşalım mı?

Tiyatro geçmişi diyemem, çünkü şu an olmaya devam eden şeylerin ilk basamağıdır tiyatro günlerim. Hayatta kalmaya çalışırken, zamanın ilerlediği gerçeğinin farkında olmamı sağlamıştır “o zaman diliminde” yaşadıklarım. Tiyatroyla ilgilendiğim zamanlarda yaşadığım her şey, tiyatronun bir parçası haline gelmişti. “Oyun tüm hayatını ele geçirmediyse, oynamamışsın demektir!” gibisinden havalı bir cümle bile kurabilirdim o günlerde. Ustam Halit Karaata’nın, sahneye çıktığım ilk oyunun sonrasında bana; “ Leoparın kuyruğunu tutma, tuttuysan sakın bırakma!” dediğinde neden bahsettiğini hala yaşayarak anlamaya devam ediyorum. O zamanlar içinde bulunduğum oyunlara gelince, Ustamız Halit Karaata’nın “Sabahtan Akşama Oyunlar” formatına göre yazılıp, sahnelenmiş, tam anlamıyla ekip işi oyunlardır. Format gereği her hafta farklı bir oyuncu, kendi oyununu yazıp, yönetir. Oyundan sonra seyircilerle sıcak sohbete girişilirdi. Her hafta mutlaka bir oyun çıkardı. Kimi kısa, kimi uzun önemli olan oyunun çıkmasıydı. Çok sevdiğim eşimin yazıp, yönettiği haftaki oyununda benim de yer almamı istemesiyle başlamıştır tüm serüven. Oyunu yazmış, kastını belirlemiş, ilgili kişilere metni ve rollerini göndermişti. Işık-ses teknikeri olarak beni belirlemiş oyunu tüm inceliklerine kadar bana anlatmıştı. (Bu büyük bir zahmettir, belirtmeden geçemeyeceğim. Lakin kolay anlayabilen biri değilimdir.) Sonra rollerden biri için de aslında beni düşündüğünü söylemişti laf arasında. Yaparım dedim. Üç gün vardı önümde. Ve yaptım. Sonra yine yaptım. Yapmaya devam ettim. Her hafta tüm ekip harıl harıl işler çıkarttık neredeyse iki yıl boyunca. Tek tek oyunların içeriğinden bahsetmem sıkıcı olur. Fakat hepsi inanılmaz komik oyunlardı. Çocuk tiyatrosu da kurduk aynı zamanda. Ekipten bir kaç oyuncu ve Usta’yla. İstanbul’da 100’e yakın devlet okulunda defalarca sahneledik oyunlarımızı. İnanılmaz tecrübelerdi her bir seans.

Söz yazarlığı serüveniniz bu dönemde mi başladı?

Evet. Oyunlar için bazen şarkılar, maniler falan yazılırdı. Özellikle çocuk oyunları için yazılan şarkıların sözleriyle başladım diyebilirim. – Tiyatroyla tanışmadan önceki tribün besteleri maceralarımı saymazsak tabii. – Oynadığımız oyunların özgün şarkıları vardı. Bestelerini o dönemlerde ve daha sonra uzun yıllar boyunca birlikte çalıştığım liseden sınıf arkadaşım yapmıştı. Hepimiz için eşsiz tecrübelerdi. O şarkıları, oyunlardan sonra, izleyen çocukların mırıldanmalarını duymak tarif edemediğim hislerimdendir. Şimdi aynı hisleri Tonguç Akademi için yazdığım şarkıların altına yazılan yorumları okuyarak yaşıyorum. Tonguç Akademi şarkıları için birlikte çalıştığım tüm besteci, prodüktör, enstrümanist ve solist arkadaşlarıma – sıradan ve banal görünse de – teşekkür etmem gerek. Her biri hayatımda dönüm noktası olmuşlardır. Şimdi de Renan’la birlikte devam ediyoruz yola. Renan’la sadece Tonguç Akademi için değil, kendi zevkimiz için de şarkılar yapıyoruz. Dijitaldeki şarkı listemizde şimdiden 7 şarkımız oldu bile.

Tiyatroya dönecek olursak, bundan sonra tiyatro oyunları yazmayı ya da yönetmeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda başka projeleriniz var mı?

Bu konuyu senin kadar düşünmediğimi söyleyebilirim. Çünkü yürümeye devam ettiğim bu yolun sonu bu sorunun cevabı olacak. Ben tiyatro diye tanımlanan olgunun var olma amacına uygun oyunu yazabilmek için halihazırda yaşadığım her an çalışıyorum. Üzerine düşünmeye gerek yok. O gün geldiğinde haberim olacaktır. Bu sebepten var ya da yok diyebileceğim çizgilere henüz sahip değil projelerim.

Voxbender adlı bir müzik yapım şirketiniz var ve şu an internet üzerinden eğitim veren Tonguç Akademi öğrencileri için motivasyon ve ders şarkıları yazıyorsunuz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Tonguç Akademi, tiyatronun ince bir kesişimiyle, hayatımın ikinci dönüm noktası olmuş olabilir. Akademi henüz çok yeniyken dijital ortamda öne çıkmak için şarkı hamlesi yapmaya karar vermişler. Biz de o dönem çalıştığım besteci arkadaşımla şirketi yeni kurmuştuk. Bize ulaştılar. (Tavsiye eden dostumu da hiç unutmam.) Yaptığımız şarkı, “Çatara Çutara” çok beğenilince devamı istendi. “Teongucum” şarkısıyla bir döneme damga vurduk desem yeridir. Bir sonraki sene tekrar istediler. Derken dersleri şarkı yapabilir miyiz diye sordular? Yaparız dedik ve dersleri şarkı yapmaya başladık. Köklü sayılar gibi dişli bir konuya yaptığımız uyarlama milyonları aştı. Önceleri uyarlamalarla başladık, sonra özgün bestelerle devam ettik. 8. sınıfın tüm müfredatı şarkı olarak yayınlandı. 3-4-5-6-7-9. sınıfların sayısal konuları neredeyse bitti. Sözel derslerde konular her sınıfta genel olduğu için ortak şarkılar halinde yayınlandı. Kısacası dijitalde dolaşan tüm Tonguç Akademi ders şarkılarının sözlerini ben yazdım. Hatırı sayılır besteye de mırıldanarak ilham oldum. Şimdi 1. ve 2. sınıf kanalları açıldı ve bana göre küçük olan dostlarıma şarkılar yazmanın heyecanını taşıyorum. Hedefim Türev ve İntegral konularının 4’er dakikalık şarkılarını yazıp üniversiteye hazırlanan dostlara yardımcı olabilmek.

Taşkın Bey, müzik sizin için ne ifade ediyor?

Bu soruya sadece “Bob Marley and The Wailers’dan Trench Town Rock şarkısının girişiyle cevap verebilirim;

“ One good thing about music when it hits you, you feel no pain.”

Siz ayrıca henüz basılmamış olan “Bir Baba Hindi” adlı anı kitabının, “Sinsinkem” adlı bir kurgu romanın ve “Koçi ile Koki” adında bir çocuk kitabının da yazarısınız. Neden ‘henüz basılmadı’, neyi bekliyorsunuz?

Aslında beklemiyorum. Görüşmelerim devam ediyor. Yeni bir yazım taktiği denediğimi düşünüyorum. Bu yüzden olması gereken yolun biraz dışından yürümem gerekiyor. Kendimi daha iyi ifade edebilmem için bazı basamakları atlamam gerektiğine inanıyorum. Bu da sürecin uzamasına sebep oluyor. Aslında içinde bulunduğum sürecin tam da olması gerektiği gibi ilerlediğini biliyorum. Çünkü zaman kendi yoluyla gelir.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

“Bir çocuk değişirse, dünya değişir.” derdim çocuk oyunları oynadığım zaman kendime. 40’ar dakikalık 8 ders saatine, 45’er dakikalık 7 seans sığdırmaya çalıştığımız kalabalık okullarda, kendimi motive etmek için. Biri mi söyledi, bir yerde mi okudum hatırlamıyorum. Belki de ben söylemişimdir ilk kez. Söz o kadar güzel ki kendim söylemiş olamam gibi hissediyorum. Şimdi dönüp bakıyorum da bu söze öyle inanmışım ki, yazdığım ders şarkılarında ve motivasyon şarkılarında hala bu sözle motive oluyorum. Yavrum doğduktan sonra bu hassasiyetim öyle arttı ki, artık her şarkıyı kendi yavruma yazıyormuş gibi yazıyorum. Dönüp değiştirmem gereken şarkılar bile var aklımda. Hayatına dokunduğum tüm çocukların bana ayrıdıkları zaman ve enerjileri için minnettarım.


Bir yorum

  1. Aşkım Demiryurek Aşkım Demiryurek 21 Ağustos 2021

    Başarılarının devamını dilerim kardeşim.
    İnsanın kalbinden gelen ilhamla yaptığı işler her zaman sihirlidir. Sihrin bol olsun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir