İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ela Mira Hızal: “Ölmeden önce, artık biliyorum hayatın anlamı şudur… diyebilmek mükemmel bir his olmalı!”


Ela Mira Hızal 13 yaşında. İstanbul’da yaşıyor.

Röportaj: Ayşe Gülay Hakyemez

Yaşadığın şehirde en çok nelerden hoşlanıyorsun? Neleri sevmiyorsun?

Normalde İstanbul’da yaşıyoruz ama şu an Bodrum’dayız. Ben yine de İstanbul üzerinden konuşacağım. Biz İstiklal Caddesi’nde oturuyoruz. Taksim’in en işlek yerlerinden biri. Maalesef artık çok fazla yabancı uyruklu kişi var. Arkadaşlarımla dışarıya çıktığımızda gerçekten çok az Türk var. Çoğu tabela Arapça, İngilizce.. Hep başka dilde. Demek istediğim, çok fazla turizm yeri olmaya başladı. Şehir hayatını sevmeyen biri değilim. Dışarı çıktığım an oturabileceğim bir kafenin, restoranın olması güzel.

Köy ve şehir yaşamı arasındaki farkları anlatır mısın?

İkisinin de kendine özel avantaj ve dezavantajları var. Ama ben şehir hayatını tercih ediyorum. Doğumundan beri köyde yaşayanlar için bu hayat tarzı kolaydır, ama ben şu andan itibaren köyde yaşayacak olsam, benim için bu çok zor olurdu.

Dünyada neleri değiştirmek isterdin?

Dünyadaki adalet sistemini değiştirmek isterdim, özellikle yaşadığım yerde, Türkiye’de. İnsanların yapabileceği minimum şeyleri yargılanmadan yapabilmelerini çok isterdim. Hayat böyle zor olmamalı bence.

Sence hayatın anlamı nedir?

Çoğu kişi “hayatın anlamı, hayatı güzel yaşamak, iyi şeyler yapmak… vs vs” diyor. Ama bence hayatın anlamı, hayatın anlamını çözebilmektir. Ölmeden önce, “Artık biliyorum; hayatın anlamı şudur…” diyebilmek mükemmel bir his olmalı.

Uykuyu sever misin? Nasıl rüyalar görürsün?

Uyumayı uyuyana kadar sevmem. Yani gece geç saatlere kadar ayakta durabilirim, ama bir kere uyursam bir daha kalkmak istemem. Genellikle rüyalarımı hatırlamam, ama eğer hatırlarsam sabah hemen bir yere yazarım çünkü benim için önemli olurlar. Daha çok korkutucu ve absürd olan rüyalarımı hatırlarım, çoğunlukla içinde tanıdığım kişiler olur. Veya ben tanıyormuş gibi hissediyor da olabilirim.

Hayallerinden bahsetmek ister misin? En büyük hayalini anlatır mısın?

Bir müzik grubunda gitarist, baterist olmak isterdim. Ama muhtemelen bir hayal olarak kalacak çünkü insan önüne, sahneye çıkmaktan çok hoşlanmıyorum. Yine de hayal etmesi zevkli.

Proje ve hedeflerinden bahseder misin? Nasıl bir meslek düşünüyorsun?

Psikolog ya da iç mimar olabilirim. Psikolog; çünkü her insanın hayatında zorlandığı zamanlar olur, ben de insanlara elimden geldiği kadarla yardım etmek isterim. Mimar olmak istememin spesifik bir nedeni yok, sadece meslek olarak eğlenceli geliyor. İç mimar olursam düzenleme kısmı güzel olur. Bir ara diş hekimi de olmak istiyordum, yaklaşık 1-2 sene öncesine kadar, babam da benim dişçi olmamı istiyordu. Ama ben sayısalcı olmadığımı farkettiğim an vazgeçtim. Daha az matematik gerektiren bir şey seçebilirim.

“İyi insan” tarifi yapabilir misin?

Benim bir arkadaşım var, gerçekten iyi insanın ta kendisi. Önemli şeyler söylediğimde dinler, özel şeyler söylediğimde saklar, dürüst ve iyi kalplidir. Ne kadar uğraşsam da, ne kadar iyi bir arkadaş olmaya çalışsam da çoğunlukla sorunlar benim yüzümden çıkıyor. Hayatımdaki her bir insan benim için çok değerli, onlara bu değeri göstermek isterdim.

Sorunların senin yüzünden çıktığını düşünmenin nedeni nedir?

Asla ama asla ilk ‘’küsen’’ kişi ben olmam, ama bazen şaka kavramının dışına çıkabiliyorum. Daha doğrusu şakanın dozunu kaçırabiliyorum. Ama arkadaşımın bana ihtiyacı olduğu zaman her zaman onun yanında olurum.

“Kötü insan” tarifi de rica etsem..

Klasik bir tanım yapabilirim. Sıkça yalan söyleyen, sözünde durmayan, dinlemeyen, umursamayan, agresif…  Kendini çoğunlukla olmadığı biri gibi göstermeye çalışanlar vs.

Kendini olmadığı biri gibi gösterenlere ben de takılıyorum. Senin örneklerini dinlemek isterim.

Benim eskiden bir arkadaşım vardı. Eskiden diyorum çünkü arkadaşlığı yine o bitirdi. İkimiz beraberken çok eğlenirdik. Çoğu kişiyle başbaşa olmak beni rahatsız ederdi, ama onunla hiç sıkılmazdım. Hep yapacak bir şeyler bulurduk. Ama, bazen beni kendi arkadaşlarının olduğu yerlere götürürdü. Kendi arkadaşlarının yanında olduğumuz zaman, benimle çoğunlukla dalga geçerdi. Havalı bir şey sandı herhalde. Ben normalde böyle şeylere takılmam. Beni rahatsız etmedi, çünkü normalde böyle biri olmadığını biliyordum. Ama biraz abartı olmaya başlamıştı. Neyse geçmişte kaldı.

Uğraştığın bir sanat dalı/bir hobi var mı? Nasıl başladın?

Evet var. Uzun zamandır çello çalıyorum. Aslında piyano ile başlamıştım. Hobi olarak resim ve ve yemek yapmayı çok seviyorum. İleride elektro gitar öğrenmek de istiyorum.

Resim yapma tekniğin nedir? Malzemen nedir? Resmetmeyi tercih ettiğin temalar nedir?

Çoğunlukla renkli kalem kullanmadan kurşun kalemle çiziyorum. Ama onun dışında akriliği de seviyorum, bu arada böyle dediğime bakmayın. Gerçekten o kadar da güzel çizemiyorum. Sıkılınca yaptığım birşey.

Bir de yemek tarifi istesem…

Bugün size sosyete mantısı tarifi vereceğim!! En sevdiğim değil, ama yine de kolay bir yemek.

Malzemeler: Yufka, kıyma, soğan, salça, tuz-karabiber, tereyağı, yoğurt, zeytinyağı, pul biber.

Soğanı, ince doğrayıp zeytinyağında kavuruyoruz sonra biraz salça ekliyoruz. Kıymayı da ekleyip bir daha kavurup, tuz ve karabiber ekleyip soğumasını bekliyoruz. Bir adet yufkayı ortadan dümdüz kesip iki yarım daire haline getiriyoruz. Tezgaha dairenin düz kısmı üste gelecek şekilde koyup kıymadan ince bir şerit yerleştiriyoruz. Üst kısımdan başlayarak yufkayı içeri doğru sarıyoruz. Bir kenarından tutup spiral şeklinde yuvarlak hale getiriyoruz ve fırına koyuyoruz. Tereyağını eritip içine pul biberi ekliyoruz, yufkalarımız hazır olunca üstüne döküyoruz. İsterseniz yoğurt da eklersiniz. Bu kadar!

Takip ettiğin sanatçılar (ressam, müzisyen, oyuncu, fotoğrafçı vs..) kimler?

Ressam olarak Mehmet Güreli’nin resimlerini beğeniyorum, birkaç kere görmüştüm. Ama sıkı takipçisi değilim. Müzik olarak Dreamcatcher, Red Velvet, Second, Poppy ve Sunmi dinliyorum. Hepsi çok sevdiğim müzisyenler.

Sana göre bir okul nasıl olmalı? Hayalinde nasıl bir okul var?

Okulda  istediğimizi giyebilmeliyiz. Formalı bir okul bile olsa en azından bir gün serbest kıyafet olmalı. Benim için farketmez ama çoğu kişinin fikri böyle. Dersler 45 dakika, teneffüsler ortalama 10 dakika olabilir. Okul sonrası etütler tamam da, cumartesi ve pazar günleri zorunlu etütler olmamalı. En azından isteyenler gitsin, zorunlu olmasın. Bu okulla değil, daha çok eğitim sistemi ile ilgili ama yine de söyleyeyim, diğer ülkelerdeki gibi liseye giriş sınavının olmamasını isterdim. Üniversite sınavı olması lazım ama sekizinci sınıftaki birinin bu kadar strese girmesi normal değil bence. 

Büyüklerden istediklerin var mı? Neler söylemek istersin?

Bazen çocuklarınız yorulabilir, sıkılabilir ama kızmak ve anlamsız cezalar vermek yerine, biraz anlayışlı olup bizleri motive edebilirsiniz.. Siz bize güvenirseniz biz de kendimize güveniriz. Şimdiden teşekkürler.

En çok hangi oyunu seviyorsun?

Oynadığım video oyunlar var, daha çok tabletimden oynuyorum. Valorant, CS gibi değil ama Genshin Impact ve Identity V oynuyorum. Onun dışında ritim oyunu dediğimiz Bandori oyunlarını da çok seviyorum. Bunlar sevdiğim oyunlardan birkaçı sadece.

Sevdiğin oyunları seçiş nedenin ne? Hangi yönleriyle seni çekiyorlar?

Öncelikle hepsinin grafikleri çok iyi. Çoğunlukla, yukarıda yazmadığım, hikaye bazlı oyunları da oynuyorum. Kısa olmayan oyunları daha çok tercih ediyorum.

Nasıl kitaplar seviyorsun? En son okuduğun kitap hangisi?

En son Sezin Karameşe’nin Otuzyedi adlı kitabını bitirdim. İki üç gün oldu. Reenkarnasyon ile ilgili denebilir. Çook severek okudum.

Nasıl filmler seyrediyorsun?

Tayland dizisi “Girl from Nowhere”i ve ‘’Great Pretender’’ı izliyorum şu an. Daha sonra da “Neon Genesis Evangelion”a başlayacağım. Görüldüğü üzere film yerine dizi tercih ediyorum. Son zamanlarda çıkan ‘’Squid Game’’i izleyeceğim. Kore dizisi. Bayağı ünlendi zaten. Çok güzel bir gerilim, drama dizisi. Herkese öneririm. Planlı değildi ama aynı zamanda annemin de izleyeceğini öğrendim, çok güzel denk geldi beraber izleyeceğiz..

Çizgi film izler misin? Beğendiğin bir çizgi kahraman var mı?

Çizgi film uzun zamandır izlemiyorum, çünkü ben dokuz yaşındayken televizyona uyduyu kapattırmıştık, yani sadece Apple TV vardı. Ama hatırlıyorum, “The Loud House”u çok seviyordum.

Hayvanlarla aran nasıl? Sana neler anlatıyorlar?

Hayvanlarla aram o kadar da iyi değildir, ama kedileri severim. Evde bir kedimiz var. Köpekleri de severim. “Kedi mi köpek mi?”sorusuna cevap veremem.

Seni en çok mutlu eden şeyler neler?

Müzik dinlemek, yazı yazmak, tatlı yemek, değer görmek, uzun zamandır çalıştığım bir şeyin bitmesi ve sadece birkaç dakika bile olsa hiçbir şeye bakmadan, hiçbir şey yapmadan durmak. Dinlenmeme yardımcı oluyorlar.

En çok sevdiğin, en çok öfkelendiğin, en sevmediğin, en özlediğin şeyler nedir?

Duygularım çok hızlı değişir, bu yüzden her bir duygudan tek en sevdiğim seçemem, ama örnek verebilirim. Sevdiğim his; hırslandığım işi başarmak, birinin bana yapamazsın dediği şeyi yapmak. Öfkelendiğim; sinirliyken birinin bana sakin demesi. Yani zaten olabildiğimce sakin olmaya çalışıyorum, bu kelime daha zoruma gidiyor. Özlediğim; aslında eskiden, ilkokulda karne günleri oluyordu. Eski öğretmenlerimizle buluşup yemek yiyorduk. O gün gösteriler oluyordu. O hissi tekrar yaşamak istiyorum. Şimdi hem korona olduğu hem de büyüklerin dediği kadarıyla ‘’büyüdüğümüz’’ için yapmıyorlar.

Ayşe Gülay Hakyemez
aghakyemez@gmail.com

İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir