Konuk Çocuk Yazar: Belinay Uludağ
Melis, diğer çocuklardan çok daha farklı bir aileye sahipti. Babaannesi ve dedesi astronot olan kaç çocuk vardır ki? Uzaya birçok kez araştırma yapmak için çıkan bu sevimli yaşlı çift artık herkesten çok küçük bir kasabada yaşıyorlardı.
Yaz tatili başlar başlamaz soluğu bu şirin kasabada alan Melis, kocaman bavulunu bir gün önceden büyük heyecanla hazırlamıştı.
Babaannesi Sultan Hanım ve dedesi Ali Bey kasabanın hemen girişindeki sapsarı büyük evde yaşıyorlardı. Melis’in altında hayal kurmayı çok sevdiği kiraz ağacı da bu güzel evin bahçesinin tam ortasındaydı.
Melis, kasaba görünür görünmez çığlık atarak işte dedemlerin evi bu, diye bağırdı. Babası da hadi geldik ama yaramazlık yok, dedi.
Koşa koşa bahçeye ulaşan Melis, kapıda bekleyen dedesini görünce büyük bir heyecanla atılarak ona sımsıkı sarıldı. Babaannesini bulamayınca yukarı kata çıktı, babaannesini bir odanın kapısını kilitlerken gördü. Ona gülümseyerek, pamuğum kapıyı neden kilitliyorsun diye sordu. Torununun bu beklenmedik sesini duyunca, sen ne zaman geldin kızılım deyiverdi.
Torununa sarılırken ardiye olduğu için kilitliyorum, çok da önemli değil dedi. Melis çok merak etmişti fakat daha fazla üstelemedi. Babaannesi ve dedesiyle hasret giderdikten sonra ona hazırlanan odaya gidip yattı. Bir süre sonra babaannesi onu öpmeye geldi. Bakışıp gülümsediler ki tam o anda Melis bir ses duydu. Babaannesi elindeki anahtarı düşürmüştü. Babaannesi düşen anahtarı fark etmeyerek odanın ışığını kapadı ve çıktı.
Melis, şaşkın ve bir o kadar da meraklıydı. Yerdeki anahtarı alıp cebine koydu. O kilitli odaya ne yapıp edip girmeliydi. Evdekiler uyuyunca üst kata çıkıp gizemli odanın kilidini açtı. Gördüğü manzara karşısında adeta büyülenmişti. Odanın içerisinde yıldızdan bir yatak, pespembe duvar ve o duvarda asılı babaanne ve dedesinin astronotken çekildiği fotoğraflar vardı. Melis odayı uzun süre inceledikten sonra günün yorgunluğundan oradaki yatağa uzanıverdi ve kısa süre sonra da uykuya daldı.
Sabah kalktığında kendini uzayda bir yıldızın üzerinde buldu. Korkudan hemen bağırmaya başladı: “Yardım edin! Babaanne, dede bana yardım edin!”
Melis’in çığlıkları o kadar güçlüydü ki adeta bir patlama sesinin şiddetindeydi. Tam o sırada nereden geldiğini anlayamadığı bir ses duydu. Bu ses bir yıldızdan gelmişti. Yıldız dile gelip, hey çocuk üzerimde ne işin var bakalım, diye sordu.
Şaşkın gözlerle, sesi hafif titreyerek ben uyandığımda kendimi burada buldum da diyebildi.
Yıldız da: “Hmmm demek öyle. Sen Ali ve Sultan’ın evindeydin değil mi?” diye sordu
Evet anlamında başını sallayan Melis, ben onların torunuyum ve onlar beni çok ama çok merak ederler şimdi diye de ekleyiverdi. Yıldız ise pek oralı olmadı ve onlar benim dostlarım olsa da sen buraya izinsiz girdiğin için seni uzayın en karanlık yerine hapsetmem gerekiyor, dedi.
Melis, birden ağlamaya başladı ve böyle bir şey yapmayın, beni babaannemin ve dedemin yanına geri yollayın lütfen, diye yalvarmaya başladı.
Yıldız, bu sevimli kıza acımış olacak ki tamam ama bir şartla geldiğin yere dönebilirsin. Eğer Düş Perisi’nin sana soracağı atasözünün anlamını çözersen bu isteğin gerçekleşir, dedi.
Bu duruma sevinen Melis, atasözünü sorabilirsiniz diye atıldı. Yıldız ise bunun için uzayın en karanlık yerinde Düş Perisi’ni bulman ve atasözünü çözmen lazım, sana söyleyebileceklerim bu kadar küçük kız seni artık karanlık yere göndermek zorundayım diye de ekledi.
Melis artık uzayın en karanlık yerindeydi orası simsiyah ve nefes alınması çok zor havasız bir yerdi. Saatlerce aramasına rağmen Düş Peri’sini bir türlü bulamadı. Tam ümidini kaybetmek üzereyken karşısındaki yıldızın üzerinde bir yazı belirdi: “İyilik eden iyilik bulur!”
Bu atasözünü uzun bir süre düşünen Melis yıldıza bakarak şunları söyledi: “İyilik eden kişi gün gelir de zor durumda kalırsa ona da iyilik yapılır.”
Melis bu cümleyi kurduktan sonra mor bir ışık belirdi. Gözlerini açtığında karşısında upuzun sarı saçları, yemyeşil gözleri, mor tüllü elbisesi, zümrüt yüzüğü ve bembeyaz kanatları ile insanı büyüleyen bir güzelliğe sahip Düş Peri’sini gördü.
“Nihayet atasözünü çözdün güzel kız artık istediğin yere gidebilirsin.” dedi Düş Perisi.
Melis de: “Ah! Çok mutluyum, lütfen beni babaannemin ve dedemin yanına yollayın.” diye haykırdı.
Düş Perisi, Melis’in gözlerinin içine bakarak avuçlarını burun hizasına getirdi ve parmaklarının ucuna doğru hafifçe üfledi.
Melis, gözlerini açtığında yıldızlı yatağın üstündeydi. Hemen kalktı ve odadan çıkıp aşağı indi. Sabah olmuştu ve babaannesi kahvaltı hazırlıyordu.
Melis, yaşadıklarını ayrıntılarına kadar anlattı. Anahtarı alıp odaya gizlice girdiği için önce torunlarına biraz kızsalar da kısa süre sonra onu affettiler. Çünkü Melis, bu olayı saklamak yerine onlara anlatmış ve anahtarı da teslim etmişti.
Bunun mutluluğuyla neşe içerisinde ve yıldızlar kadar aydınlık bir şekilde kahvaltılarını yaptılar. Sonra da hep beraber kiraz ağacının yanına indiler. Çünkü onun gölgesinde daha kurulacak çok hayal vardı.
Belinay Uludağ hakkında
12. yaşında. İstanbul’da yaşıyor.
İlk yorum yapan siz olun