İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dinozorumun Saklandığı Yer


Çok satan çocuk kitaplarıyla tanıdığım Mert Arık’ın yazdığı, Serdar Turali’nin çizdiği “Dinozorumun Saklandığı Yer”, kitapları metaforik bir gerçeklikle yerleştirerek hem klasik “öğretici” çocuk kitaplarının dışına çıkıyor, hem de bir çocuk kitabının kurgusal niteliğinin nasıl artırabileceği konusunda önemli bir örneği temsil ediyor.

Adana’nın Seyhan ilçesinde dünyaya gelen Mert Arık, Mersin Üniversitesi’nden mezun olmuş. Tüm çocukluğu kitaplar içinde geçmiş. Çocukken kurduğu öğretmenlik hayali gerçek olmuş ve öğretmenliğe başlamış. Miniklerle bol bol vakit geçirince de onlar için yazmaya başlamış. Daha önce Timaş Çocuk Yayınları etiketiyle yayımlanan “Benim Zürafam Uçabilir”, “Uzaya Giden Tren”, “Çantamdan Fil Çıktı” ve “Ayvayı Yedik Müzesi” kitapları kısa sürede yoğun ilgi gören Arık’ın, “Benim Zürafam Uçabilir” kitabı BluTV’de çizgi filme uyarlandı. Mert Arık yine Timaş Çocuk’tan çıkan “Dinozorumun Saklandığı Yer” kitabıyla okurlarının karşısında. Serdar Turali’nin de çizimleriyle renk verdiği kitap, çocukların hayal dünyasına açılan yola, kitapları metaforik bir gerçeklikle yerleştirerek hem klasik “öğretici” çocuk kitaplarının dışına çıkıyor, hem de bir çocuk kitabının kurgusal niteliğinin nasıl artırabileceği konusunda önemli bir örneği temsil ediyor.

Yağmurlu bir sonbahar gününde sıradan bir gün geçirmeyi bekleyen İncir Çekirdeği İlkokulu öğrencileri, ders zilinin çalmasıyla birlikte sınıflarına girerler. Pek sevdikleri öğretmenleri de onların ardından derse girdiğinde, öğrencilere okumayı öğrendiklerinde onları “büyük sürprizleri” beklediğinden bahseder. Sürprizlerin her türlüsünü açık yüreklilikle karşılayan tüm çocuklar gibi sınıfın meraklısı Atlas da nedir bu sürprizin olayı minvalinden, konuyu eşelemek için öğretmenine sorularını yöneltir. “Hay hay,” der öğretmen ve başlar anlatmaya. Öğretmenin ilk vaadi, öğrencilerinin okumayı öğrendiklerinde, istedikleri her yere gidebileceklerine dairdir. “Her yer” çok geniş bir alanı içerdiği için öğrenciler detay ister. Misal, Kuru Salatalık kasabasına gidebilecekler midir? Geçerken Mor Portakal köyüne uğrama ihtimalleri nedir? Ya uzaya çıkmak isterlerse? Oraya da gidebilirler mi? Hepsine, “Elbette,” der öğretmen. Çocuklar şaşkınlıkla o andan itibaren hayallere dalarken öğretmen örnekleri çoğaltır. Bunların arasında ormanda bisiklet turu yapmak, helikopterle volkanik dağların üzerinde uçmak, Ağrı Dağı’nın zirvesine çıkmak, Mars’a, Satürn’e, Jüpiter’e uzanmak, hatta seksen günde dünyayı turlamak bile vardır.

Tüm öğrenciler bunları inanılmaz bulurken diğer yandan hâlâ, “Peki nasıl olacak bu?” diye de düşünmektedirler. Öğretmen ise hızını alamayıp, okumayı öğrenince ip üstünde bisikletle gezinebileceklerini, bir ayıyla karşı karşıya gelebileceklerini, gergedanla kartopu oynayabileceklerini ballandıra ballandıra anlatır ama ser verip sır vermemeye de devam eder. Üstüne bir de zamanda yolculuk yapabileceklerini söyleyince, sınıfta ufak bir “Yok artık” hissiyatı oluşur. Ancak kendinden emin öğretmen tüm bunların gerçekleşeceğinin garantisini vermekten geri durmaz. Çocukların kafası ise hâlâ karışıklıkla boğuşmaktadır. Böyle böyle Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık aylarını geride bırakırlar. Artık hepsi okumayı sökmüştür ve akıllarının ucundan geçmeyecek tüm bu olanakların gerçekleşmesi için öğretmenlerinden işaret bekler.

Büyük gün gelip çatar. Tüm öğrencilerini bahçede toplayan öğretmen, “Bugün macera başlıyor,” diyerek öğrencilerini kendi vaatlerini ve daha da fazlasını göstermek üzere bir geziye götürür. Hemen sıraya girip öğretmenlerini takip ederken bir yandan dört gözle etrafta sürpriz arayan çocuklar nihayet bir kapının önünde durur. Öğretmen, onlara tüm sürprizlerin, hayallerin içeride onları beklediğini söyleyip içeri girmelerini tembihler. Ve öğrenciler, “Kütüphaneye Hoş Geldiniz” yazısıyla karşılaşınca durumu anlayıp kitapların büyüsü içinde kendilerini kaybederek akıllarından geçirdikleri hayalleri satırlarda kovalamaya başlarlar. Atlas da hemen raftan bir kitap kapar,  kapağındaki dinozorla “arkadaş” olur ve sevimli dinozorunun ona neler anlatacağını merakla bekler. Tıpkı her biri ayrı hülyalara dalmış diğer arkadaşları gibi…

Mert Arık, “Dinozorumun Saklandığı Yer”de çocuk kitaplarının “öğreticilik” kısmını farklı bir biçimde ele alarak, onlara fantastik bir macera sunmak yerine, yetişkinler için de geçerli olan bir örnek sunuyor. Çocuk-hayal gücü birlikteliğinin vazgeçilmez unsurları, “Dinozorumun Saklandığı Yer”de yine bir hayal olarak beliriyor ancak Arık’ın burada kullandığı yöntem sayesinde, hayaller, olması gerektiği gibi “gerçek” birer hayal olarak kitapta kendine yer buluyor. Merak dozunu da sonuna kadar ayakta tutan kitapta, Atlas’ın yeni arkadaşıyla sorduğu soru da belki dinozoru saklandığı yerden çıkaracaktır, kim bilir?

Yazan: Burak Soyer


İlk yorum yapan siz olun

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir